Hakkımda

Fotoğrafım
Yıllar boyu edindiğim bilgi ve tecrübelerimi burada siz takipçilerim ile paylaşmak için açtığım bloğumda genel olarak finans dünyasının bilinmeyenlerine yol alacağız.Beni tanımayanlar için inşaat mühendisliği ve finans alanında diplomalarım olup 2 alanda da çalışmalarıma yıllardır profesyonel olarak devam etmekteyim.(Bu hesabın kapsamı sadece küresel ekonomi ve piyasalar ile ilgili yorumlarımla sınırlı olacaktır. Burada yer alan yorumlarım yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.)

30 Haziran 2019 Pazar

ABD'de Güç Savaşları ve Enflasyon

Bu yıl ocak ayında bir anda FED başkanı Powell'ın faiz indirimini dile getirmesi daha 1 yıl önce dile getirdiği para politikası düşüncelerinin tamamiyle tersine dönmesi anlamına geliyordu. Peki bu değişim neden oldu?

Eğer FED enflasyon oranlarını ayarlayamaz ise gücünü yitirebilir. FED'in mevcut yaklaşımı uzun zamandır esnek enflasyon politikası üzerine kurulu. Enflasyon oranlarını %2 'ye yakın tuttuğu seviyede kendini başarılı kılıyorlar. Bunun için gerekirse faiz arttırmayı veya faiz düşürmeyi gerektiren durumlarda o anki atmosfere göre hareket ediyorlar.

ABD Aylık Enflasyon Oranları ve FED %2 Hedefi
 Bu grafiğe baktığımızda gördüğümüz enflasyon oranının 2018 sonu 2019 başlarında düşmesi sonrası söylemin değiştiğini görürsünüz. Daha öncede bu durumun tersini yaparak faizlerin arttırılmasını savunması son derece doğal hareketler olarak nitelendirebiliriz. Şu anda ABD seçimlerinin yaklaşması sonucu her hükumet gibi iktidarı kaybetmek istemeyen Trump yönetimi de faizlerin düşük olduğu dönemlerin toplumdan oy oranı olarak karşılık göreceğini bilmesinden ötürü FED üzerine baskı kurmaya çalışıyor. Geçtiğimiz haftalarda Powell'ı kovmaya kadar söylemlerde bulunan Trump bunu popülist bir siyasetçi yaklaşımıyla ele alıyor ve kendine avantaj sağlamaya çalışıyor. Şu anda FED'in özellikle faizleri düşürme kararı vermesi aynı zamanda ABD siyasetine de karışması anlamına da geleceğinden bu yaklaşımlardan uzakta izleyelim görelim politikası uygulayarak bu oranları stabil tutmaya çalışıyorlar. Bu sebeple Ocak-Mart dönemine göre enflasyonda korktukları bir tablo olmayışı hedefledikleri rakamlar doğrultusunda şu anda ellerini faiz düşürme düğmesine götürmeyeceklerini düşünüyorum. Götürmeleri halinde ABD yönetimine açık bir destek sunma anlamı taşır ki bu toplara girmeyeceklerini düşünüyorum. Bu toplara girerlerse karşıt görüşteki muhaliflerin hedefi olmayı göze alırlar.

Trump'ın popülist söylemleri ve baskıları FED'in istediği oranları yakalamasına ne kadar engel de teşkil etse ekonomik anlamda bunu bir adım öteye götürmesi aynı zamanda siyasal tartışmalara da çok fazla sebebiyet vereceğinden dolayı kendisini bir anda demokrasi karşıtı kötü adam rolünde bulabilir ki bu da kendi açısından pek istenen bir durum olmayacaktır. Bu yüzden seçimler tamamlanana kadar bu iyi polis kötü polis hikayeleri ticaret savaşları ve sataşmalar ile dünyada kargaşalar yaratma ekseninde dönüp durulacaktır.

Peki FED'in enflasyon hedefi  neden %2 ?

FED'in enflasyon hedef oranını 0 veya negatif bir hedef koyması deflasyondan kaçınmak için aldığı bir karar. %3 belirlememesi ise enflasyon ve faiz oranlarının birlikte hareket etmesinden dolayı oluşacak maliyet artışlarından kaçınmak yine aynı şekilde kesin bir şekilde ölçüm zorluğunun olması pozitif bir sayı baz almayı gerektiriyor. Aslında enflasyon eğiliminin yukarı yönlü olması oynamalar yarattığından gerçekte rakamın 0'a yakın olduğunu da gösterir. Yani gördüğümüzle gerçek durum arasında illa ki sapmalar var. Yüksek faiz oranlarının ekonomik durgunluk durumunda FED'e avantaj sağladığını söylemeden de geçemeyeceğim. O yüzden önceki dönemde faiz artışlarının konuşulması bu kadar revaçta idi. Durgunluk durumunda faizleri indirerek ekonomiyi canlandırma hamlesi her zaman cepte oluyor. %2'lik değer ne tavan ne de taban bir değer daha çok maksimum istihdam ve fiyat istikrarı için hesaplanmış ideal değer olarak ele alınıyor.

Yıllık bazda enflasyon verileri son dönemde stabil duruma yakın bir hal alması da bu duruma destek olarak görülebilir.
ABD Enflasyon Verisi -Yıllık Oranlar


Kendi görüşüme göre de ilerleyen dönemlerde teknolojik gelişmeler(Yapay zeka vb.) bazlı hareketler yaşanacağını ön görmeleri durumundan dolayı faiz artışları gündeme güçlü bir biçimde tekrar gelebilir.

19 Haziran 2019 Çarşamba

Bir Başka Korku Yılı :2020?

ABD 10 yıllık tahvillerinin 3 aylık hazine bonolarından aşağıda kaldığı 3 döneminde berbat hatıralar içermesi gelecek yıl konusunda nasıl bir fikir veriyor?

2020 senesi ABD için yine global anlamda bir pozisyon değişikliğine sebep olacağı böyle datalarla rahatça görülebiliyor. VIX(Korku endeksi)' ten ziyade ben bu endeks fiyatlamasını kendime baz alarak küresel politikalar konusunda çıkarım yapıyorum. Daha önce bahsini açtığım bir kaç insan dışında çoğu kimsenin dikkatini çekmeyen bu durum ileri de aklınıza gelirse veya bir yerde duyarsanız ilk kimden duyduğunuzu biliyorsunuz... 

1991'de körfez savaşı öncesi ,2001'de 11 eylül saldırısı öncesi 2008'de küresel ekonomik kriz öncesi aynı emareler oluşmuştu. Ve bu gidişat değişmezse 2020'de tekrar büyük ölçekli küresel bir olay ile yüzleşmemiz çok da sürpriz olmayacaktır... Eskiye oranla dataların elimizde olması kıyas yapabileceğimiz sistemlerin oluşması bizlere de benzeri dönemleri kıyaslama olanağı verdiği kadar yapılanların da ne kadar kör göze parmak sokularak yapıldığını gösteriyor. 



Tahviller ile ilgili bilgi almak isteyenler için eski yazılarımdan olan; https://mehmetcagdas.blogspot.com/2019/02/abd-tahvilleri-usdtry-kuru-iliskisi.html mutlaka göz atın derim. 




13 Haziran 2019 Perşembe

İnovasyon ve Üretim Yapın! Bunlarla mı?


Toplumları hep kast sistemine göre ayırdığımızda alt-orta ve zengin sınıf diye ayırırız. Alt sınıfı işçiler köylüler olarak görürüz. Bu köylülerimize eğitim olarak uygulamalar hakkında bilgi verirsin ki gelişsinler daha iyi üretsinler nasıl daha iyi sulama yapılır veya nasıl daha iyi hayvan beslenir veya işçi kardeşimize makinaların nasıl çalıştığını nasıl tamir edildiğini gösterirsin ve pratik olarak uyumlanma yeteneği olduğundan bu işleri kolaylıkla kavrar ve sonunda katma değeri olan bir mal ortaya çıkarır. Şimdi bunu neden anlatıyorum, eğitimin pratikte üretim kısmı ile tüketim kısmı arasında nasıl ikiye ayrıştığına dikkat çekmek için temel bir yaklaşımda bulunuyorum.

Nitekim üreten kesim teknik ve emek olarak yoğun çalışan insanlardan oluşuyor. Tüketim kesimi genel olarak bu insanlardan kendini büyük bir kibir ile daha yukarıda görürken toplumun yanılsaması ile alt kesimde kendini bu kesime göre  daha aşağıda görür. Ancak tüketim kısmındaki karakterlerin ruhunun derinliklerine indiğinizde yıllar öncesinin emek harcamadan bir şey üretmeden yan gelip yatan kasabalı sosyetesini görürsünüz.Eski Rus romanlarında bu tipler çokça geçer merakı olan açıp bolca okuyabilir yine bizim romanlarımızda da benzeri tablolar çokça vardır.

Türkiye’de ister muhafazakar kesimden olsun isterse de muhalif kesimden olsun, niteliksizliğin yüceltildiği, liyakatin ve ahlak değerlerinin hiçe sayıldığı ama kavramlara gelince herkesin bol keseden salladığı üretimden uzak geçmişin izinden gelen kasaba sosyetesi kıvamında niteliksiz bir beyaz yakalı sınıfı var. Bu sınıf sonunda tüm üretim sisteminin üzerine çöreklenerek makine dişlilerinin dönmesini engelleyen bir yapıya kavuştu. 

Üretim sınıfını sömüren ve hiçbir şey üretmeyen bu sınıf neoliberal düzenin insanı getirdiği son evrim aşamasıdır. Mutlak bir tüketici karakterdedir.Tüm işçi sınıfı harıl harıl çalışırken bunlar niteliksiz bir biçimde çoğalarak tüm topluma da bu nevrozlu hallerini yayarlar. Kurdukları ilişkiler,dostlukları evlilikler her şeyleri tüketim üzerine kurulu olduğundan temelinde sahtedir.

Ofiste tüm gün goy goy yapıp patron yalakalığı yaparlar, dedikodu yapıp ona buna sallarlar. Diyorum ya romanlarda çokça bahsi geçen karakterlerden olan bu tiplere bir diploma verirsin.Ancak köylünün pratiğine oranla bu karakterlere verilen diploma pratikte hiçbir şey ifade etmemektedir. Diplomasını alan bu karakter daha sonrasında işler bulup ofislere taşınır, servislerle işine gider gelir. Enteresan bir biçimde asalak gibi emekli olana kadar bu döngüyü devam ettirir ve niteliksiz bir orta sınıfa dönüşür.Hala inovasyon diyen uyarlanma yeteneğinden bir haber olan bu diplomalı çok bilmiş karakterler bir de kendilerini kanaat önderi olarak öne sürerler ki gülmekten yerlere yatarsınız!!!

Türkiye'nin üretim sorunlarından senelerdir bahsedilir durur ancak bir kişide, bu orta sınıf okumuş kasabalıların kokuşmuşluğuna laf etmez!  Toplum ne zaman bu asalak tiplerden kurtulursa bu ülke ancak o zaman kurtulur.Bu beyaz yakalılar ile üretim hayal edenlerin de başka bir şirkette beyaz yakalı olması zaten sebep sonuç ilişkisi kurabilen beyinlerde problemin çözümüne dair kuşku götürmez bir gerçeklik ortaya çıkartır ki kibri kaf dağını aşmış beyaz yakalılarımız için bu gerçeklik dayanılmaz olacak kadar ağır olduğundan sürekli olarak görmezden gelinir.



Montesquieu'dan Günümüze Özgürlük Kavramı


Siyasi özgürlüğün temeli, insanlarda doğal bir eğilim olan iktidarın kötüye kullanılmasının önlenmesidir; bu ise ancak kuvvetlerin farklı ellere verilmesi ve kuvvetin kuvveti durdurmasıyla sağlanabilir.Yani kuvvetler ayrılığı ilkesi ile. Buna karşılık, bütün güçlerin tek bir elde toplanması iktidarı kötüye kullanma ihtimalini artırır ve baskıcı bir yönetim ortaya çıkarır. 

Siyasi özgürlük ancak kuvvetlerin bu şekilde ayrıldığı ve birbirini frenlediği “ılımlı”, yani despotik olmayan bir yönetim altında güvencede olabilir. Montesquieu’ya göre, güçlerin tek elde toplanması ve denetimsiz kullanımı siyasi özgürlük için en büyük tehlikeyi oluşturur. Bu tehlikenin ortadan kalkması için ayrıca kuvvetlerin frenlenmesi de gerekir ki bunun yolu ise iktidarı iktidarla durdurmak, yani yasama,yürütme ve yargı gibi güçlerin karşılıklı olarak birbirlerini dengelemelerini sağlamaktır. 

"Ezeli bir tecrübe ile sabittir ki, kuvvete sahip olan onu kötüye kullanmaya meyleder.'' Montesquieu

Yazarın yaşadığı senelere baktığımız zaman 1700'lü senelerde ortaya konmuş bu düşüncelerin geçmiş tarihin bir analizi olduğu düşünüldüğünde aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlara ulaşmak ne kadar mümkündür sorusu tam da burada çok mühimdir.

Her olayın hem bir neden, hem bir sonuç olarak ele almak gerekir ve bunların sıkı sıkıya birbirlerine bağlandığını anlarsanız dünyayı rastlantıların yönetmediğini, bütün özel durumların belirlenebilir genel nedenlerin ürünü olduğunu da anlarsınız...

''Kanunların Ruhu Üzerine'' eseri hangi milletin nasıl yönetilmesi gerektiğini net olarak eski örneklemelerle(Roma İmparatorluğu ve daha önceki Yunan devletleri modellerinin detaylı incelemeleri) ortaya koyan herkesin okuması gereken çok değerli bir eser. 





3 Haziran 2019 Pazartesi

Dünyada Sağ İktidarların Yükselişi Üzerine

İşçi sınıfının emeğinin yarattığı zenginliklerin tamamiyle emildiği, ücretlerinde durgunluğa ve düpedüz düşüşe yol açan ve toplumda görülen en büyük toplumsal eşitsizlik düzeyinin yaratıldığı bir sistemin tüm dünyada despotlar yaratması çok normal bir durumdur...

Bu durumda neoliberal sistemin devamı ve sermaye sahiplerinin egemenliğini kolaylaştırmak için yasal çerçevede kapsamlı değişiklikler yapılması gerekiyordu. Bunu yapacak olanların despotlar olması neden insanları şaşırtır bunu da anlamak çok güç !!!  Trump, Le Pen ve diğerleri fark etmeksizin aynı sisteme hizmet eden ve yaşadıkları toplumu yansıtan liderlerdir. Neoliberal sistemin gelişmiş ülkeleri bile dönüştürdüğü son evrede toplumun çoğunluğunun evrilmesi gereken yerin demokrasi üzerine gelişmesi beklenemez... Toplumdan farklı insan haklarına saygılı demokratik liderler bekleyenler neoliberal sistemi anlamayan ütopik karakterlerdir... Bu sebeple despotların kazanılmış emek haklarını gasp etmesi neoliberal düzenin doğal bir döngüsü sonucudur.

ABD ekonomisi ve finansal sisteminin bir zamanlar “normal” olarak kabul ettiği para politikalarının herhangi bir geri dönüşü tolere edemeyeceği açık seçik ortada, 2008’in mali çöküşünden bu yana, bu eğilimlerin ve süreçlerin tümü yeni seviyelere ulaştı...Para arzı grafiklerine bakan her göz bunu rahatlıkla görebilir...

Üretim araçlarının da emeğin yerini alması yani teknolojik gelişmeler ile üretimin inanılmaz boyutlarda artık değere ulaşması ve robotik teknolojiler ile ücretlerin düşmesi ile değer oranının düştüğü de son döneme özgü olarak görülmeye başlandı...

Daha önce de defalarca söylediğim gibi denklemden insanı çıkarırsanız zaten sermayenin elde edileceği çıktı metayı alacak bir topluluk bulamazsınız...

2 Haziran 2019 Pazar

Küresel kriz mi yaklaşıyor?

ABD 10 yıllıklarında yaşanan düşüşlerin ana sebebi ekonomisinin yavaşlama ihtimalinin artık giderek dile getirilmesi ve bunun fiyatlanmasından kaynaklı görünüyor. 

ABD 10 yıllık tahvil verimi yıllık oranları



Eğer ABD ekonomisi yavaşlarsa (yani küçülürse ve durağanlık devam ederse) enflasyon yaratamaz ve bu ihtimal direkt olarak dünyanın en büyük şirketlerinin karlarında azalma olarak geri döner. Otomatik olarak tüm borsalar bu duruma negatif tepki verir ve para güvenli limana yani tahvile kayar. 

Klasik kurama göre böyle olması gerekiyor. Benim görüşüm de arz-talep ilişkisi bozulmasından dolayı paranın tahvillere kayacağını bu işin de DXY'yi yükselteceği görüşüm var. Kısaca daha önce de dediğim gibi '' Cash is king, gold is queen!!! ''Böyle olmasında ki asıl sebep ise arz talep arasındaki ilişkinin kopuşu olarak gösterebilirim. Piyasaların yıllarca izlediği patika ise biraz daha farklı idi. Tam bir uyum olmasa da aşağı yukarı aşağıdaki biçimlerde gerçekleşti;



-Dolar endeksi yükselirse kısaca ; doların diğer ülke paraları karşısında değerlenir,  ABD 10 yıllık tahvillerinin faizi yükselir, yatırımcılar  doları tercih eder, risk alma eğilimi düşer.
-Dolar endeksi düşerse kısaca; Dolar  ülke paraları karşısında değer kaybeder, ABD 10 yıllık tahvilleri faizi düşebilir, Yatırımcıların dolar yerine diğer ülke paralarını tercih eder ve  risk alma eğilimi artar.
Peki şu anda yaşanan durum ne diye baktığımızda ise endeks artar iken ABD 10 yıllık tahvillerindeki düşüş devam ediyor. Gösterilenden çok daha fazla bir sorun olduğunu buradan da anlayabiliriz. Sistem kendi kendini bitirme yönünde ilerlemeye devam ediyor.

ABD 10 YILLIK TAHVİL-DXY GRAFİĞİ (SİYAH RENK DXY İKEN AÇIK MAVİ OLAN AŞAĞIDAKİ GRAFİK TAHVİLLERİ GÖSTERMEKTEDİR. KIRMIZI ÇİZGİ 50 GÜNLÜK MA ÇİZGİSİ, LACIVERT OKLAR İLE EĞİMLERİNİ GÖSTERDİM.)

FED'in faizler konusundaki adımlarına da dikkat edecek olursak herkes faizlerde bir indirim bekler iken bunun daha çok daralmaya sebep olacağı da kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda dikiliyor.

Fonların sahipleri ya da yöneticileri daha yüksek faizle çıkarılan tahvilleri satın almaya başladılar. Bunun sonucu olarak da tahvil fiyatları artarken tahvil faizleri bir miktar geriledi.

Özellikle de bizim gibi yüksek faiz veren kırılgan ekonomilere akan fonlar  geldikleri yerlere dönüyor. Kırılgan ekonomileri daha da kırılgan hale getirebilir bir durum yaratıp küresele sirayet eden bir durum oluşturması ihtimali de oldukça yüksek..  


Bunun içinde 3'lü karşılaştırmaya bakarsak da ;

DXY,10 YILLIK TAHVİL,SP500 KARŞILAŞTIRMASI

Kırmızı oklarla da göstermiş olduğum üzere 2008 yılında dxy yükselirken tahviller ve borsa dibi görmüş idi. Tarih aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar bekleyenleri her zaman cezalandırır. 
Ülkemiz açısından bu senaryoya bakarsak zaten ağırlıklı dolar borcunun dxy'nin yükselmesi ile daha da artabileceği ihtimali  kabak gibi görülüyor !