Toplumları hep kast sistemine göre ayırdığımızda alt-orta ve zengin sınıf
diye ayırırız. Alt sınıfı işçiler köylüler olarak görürüz. Bu köylülerimize
eğitim olarak uygulamalar hakkında bilgi verirsin ki gelişsinler daha iyi
üretsinler nasıl daha iyi sulama yapılır veya nasıl daha iyi hayvan beslenir
veya işçi kardeşimize makinaların nasıl çalıştığını nasıl tamir edildiğini
gösterirsin ve pratik olarak uyumlanma yeteneği olduğundan bu işleri kolaylıkla
kavrar ve sonunda katma değeri olan bir mal ortaya çıkarır. Şimdi bunu neden
anlatıyorum, eğitimin pratikte üretim kısmı ile tüketim kısmı arasında nasıl
ikiye ayrıştığına dikkat çekmek için temel bir yaklaşımda bulunuyorum.
Nitekim üreten kesim teknik ve emek olarak yoğun çalışan insanlardan
oluşuyor. Tüketim kesimi genel olarak bu insanlardan kendini büyük bir kibir
ile daha yukarıda görürken toplumun yanılsaması ile alt kesimde kendini bu
kesime göre daha aşağıda görür. Ancak tüketim kısmındaki karakterlerin
ruhunun derinliklerine indiğinizde yıllar öncesinin emek harcamadan bir şey
üretmeden yan gelip yatan kasabalı sosyetesini görürsünüz.Eski Rus romanlarında
bu tipler çokça geçer merakı olan açıp bolca okuyabilir yine bizim
romanlarımızda da benzeri tablolar çokça vardır.
Türkiye’de ister muhafazakar kesimden olsun isterse de muhalif kesimden
olsun, niteliksizliğin yüceltildiği, liyakatin ve ahlak değerlerinin hiçe
sayıldığı ama kavramlara gelince herkesin bol keseden salladığı üretimden uzak
geçmişin izinden gelen kasaba sosyetesi kıvamında niteliksiz bir beyaz yakalı
sınıfı var. Bu sınıf sonunda tüm üretim sisteminin üzerine çöreklenerek makine
dişlilerinin dönmesini engelleyen bir yapıya kavuştu.
Üretim sınıfını sömüren ve hiçbir şey üretmeyen bu sınıf neoliberal düzenin
insanı getirdiği son evrim aşamasıdır. Mutlak bir tüketici karakterdedir.Tüm
işçi sınıfı harıl harıl çalışırken bunlar niteliksiz bir biçimde çoğalarak tüm
topluma da bu nevrozlu hallerini yayarlar. Kurdukları ilişkiler,dostlukları
evlilikler her şeyleri tüketim üzerine kurulu olduğundan temelinde sahtedir.
Ofiste tüm gün goy goy yapıp patron yalakalığı yaparlar, dedikodu yapıp ona buna sallarlar. Diyorum ya romanlarda çokça bahsi geçen karakterlerden olan bu tiplere bir diploma verirsin.Ancak köylünün pratiğine oranla bu karakterlere verilen diploma pratikte hiçbir şey ifade etmemektedir. Diplomasını alan bu karakter daha sonrasında işler bulup ofislere taşınır, servislerle işine gider gelir. Enteresan bir biçimde asalak gibi emekli olana kadar bu döngüyü devam ettirir ve niteliksiz bir orta sınıfa dönüşür.Hala inovasyon diyen uyarlanma yeteneğinden bir haber olan bu diplomalı çok bilmiş karakterler bir de kendilerini kanaat önderi olarak öne sürerler ki gülmekten yerlere yatarsınız!!!
Türkiye'nin üretim sorunlarından senelerdir bahsedilir durur ancak bir kişide, bu orta sınıf okumuş kasabalıların kokuşmuşluğuna laf etmez! Toplum ne zaman bu asalak tiplerden kurtulursa bu ülke ancak o zaman kurtulur.Bu beyaz yakalılar ile üretim hayal edenlerin de başka bir şirkette beyaz yakalı olması zaten sebep sonuç ilişkisi kurabilen beyinlerde problemin çözümüne dair kuşku götürmez bir gerçeklik ortaya çıkartır ki kibri kaf dağını aşmış beyaz yakalılarımız için bu gerçeklik dayanılmaz olacak kadar ağır olduğundan sürekli olarak görmezden gelinir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder