Hakkımda

Fotoğrafım
Yıllar boyu edindiğim bilgi ve tecrübelerimi burada siz takipçilerim ile paylaşmak için açtığım bloğumda genel olarak finans dünyasının bilinmeyenlerine yol alacağız.Beni tanımayanlar için inşaat mühendisliği ve finans alanında diplomalarım olup 2 alanda da çalışmalarıma yıllardır profesyonel olarak devam etmekteyim.(Bu hesabın kapsamı sadece küresel ekonomi ve piyasalar ile ilgili yorumlarımla sınırlı olacaktır. Burada yer alan yorumlarım yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.)

20 Ocak 2019 Pazar

FED,IMF,Vergi Cennetlerindeki Rezervler Üzerinden Finans Dünyasına Kuş-bakışı


Federal Reserve Bank(Yani kısacası FED)' i duymayanız yoktur. Peki FED nasıl kuruldu ve nasıl tüm dünyada rezerv para fonuna hakim olabildi?

-Tüm olay ABD'de 1913 yılında çıkarılan federal reserve yasası ile başladı. Kurulan sistem içerisinde  bankaların oluşturduğu organizasyon, ABD'nin merkez bankası FED'i meydana getirdi.Bilinenin aksine tek bir banka yerine bankalardan kurulu bir sistemdir. FED böyle farklı bir yapıyla meydana gelmiş olmasına rağmen bir merkez bankasının sahip olduğu tüm fonksiyonlara sahiptir.Tüm dünyada rezerv para haline gelmesi ise aşağıdaki sorularla daha iyi anlam kazanacaktır. Çünkü bunlar olmadan sürecin anlaşılması tek başına bir şey ifade etmeyecektir.


Peki IMF'nin bu organizsayondaki rolü nedir? Bretton Woods anlaşması nasıl oluştu ve altına dayalı dolar sistemi naasıl başladı, nasıl sonra erdi?

1944'te kurulan ve bazı değişikliklere rağmen halen daha dünyada geçerli olan uluslararası para sistemidir. sistemin ana düzenleyicisi IMF olduğu için bu sisteme IMF sistemi de denmektedir. 

Bu sistemde ABD dışındaki tüm üyeler ulusal paralarının değerini ABD dolarına endekslemişlerdi. ABD ise kendi parasını altına endekslemişti: 1 ons altın=35 ABD doları ayrıca, ülkeler ellerindeki dolarları  verdiklerinde, ABD buradaki parite üzerinden onların dolarlarını altına çevirmeyi garanti ediyordu. Ulusal paraların dolar karşısında dalgalanmasına izin verilmeyecek, hükümetler yapacakları müdahaleler ile bu dalgalanmayı önleyeceklerdi. Aşağı veya yukarı yönlü %1 den fazla dalgalanma olmayacaktı. Ülkeler dış ticaret açığı verdiklerinde öncelikle para politikası ve maliye politikası uygulayacaklar, devalüasyon veya revalüasyon gibi önlemlere ancak istisnai olarak ve IMF'nin izniyle başvuracaklardı. 

Sistemde IMF'nin başlıca görevi, dış açık veren ülkelere kısa süreli kredi sağlamaktı. Açık yine de giderilememişse devalüasyon yapmaya izni veriliyordu. Ancak, uygulamada IMF katı davranmamış, dış açık veren ülkelere kredi açtığında öncelikle devalüasyon yaptırtmıştır. 

Bu sistem 1960’lardan sonra tıkandı, çünkü spekülatörler altın almaya başladılar, dolar bulan doğruca altın talep etti. Bu yükü daha fazla kaldıramayan ABD, 18 aralık 1971’de smithsonian kararları ile bir takım radikal önlemler aldı. Örneğin; %1 olan dalgalanma marjı %2,5 a çıkarıldı, 1 ons altın=35 dolardan 38 dolara yükseltildi. Ulusal paraların dolara, doların da altına endeksli olması yine de devam ettirildi. Ancak, spekülatörleri yine durduramadı bu kararlar, altına saldırı devam etti. 1973’te endeksleme sistemi iflas etti. Çünkü Başkan Nixon'un taahhüdü ancak 1,5 sene geçerli olabilmişti, ABD tekrar devalüasyon yapmış, 1 ons altın=42,2 dolar yapılmıştı. Bu tarihte sanayileşmiş ülkeler ulusal paralarını dolara endekslemeye son verdiler. Sistemde bazı değişiklerler halen daha devam etmektedir.

Peki bu durum sonucunda FED kurucusu banka sahipleri nasıl hareket ederler?Amaçları aslında nedir?

FED, modern dünyada para basma hakkını elinde tutarak, paranın değerini belirlemek yöntemiyle hükümetleri ve insanları köleleştirir. Para basma ve faiz oranları ile oynayarak piyasada dolaşan para miktarını yönetir. Belirli zaman dilimlerinde planlı olarak ekonomik krizler üretir. önce faizleri indirir. piyasaya bol miktarda para salar. yatırım iştahını arttırır. faizler düşük, krediler ucuz olduğu için herkes kredi alır, sonra bu bankanın sahipleri (rockefeller, rothschild, morgan aileleri)  ellerindeki finansal değerleri satıp altına geçerler. Bunu izleyen birkaç gün içerisinde faizleri zıplatarak ya da spekülasyon yolu ile kredileri geri çağırırlar, kredileri geri çağrılan yatırımcılar ödeme yapmak için bankalara hücum eder ya da elindeki menkul değerleri satışa çıkartırlar. Herkese aynı anda para verecek kadar para bulundurmayan bankalar da ellerindekileri ödeme yapmak için satışa çıkartır.  Bu sırada krizden hemen önce yatırımlarını altına kaydıran FED'in az önce saydığım sahipleri fiyatı yükselen altını satarak paralarına para katar, güçlerini arttırırlar.

Burada 21. yüzyılda kapital kitabının da yazarı olan Paris Ekonomi Üniversitesi Profesörü Thomas Pikkety şu soruyu sormaktadır.'' Peki bu krizler sonucunda ülke dış borçları ne miktarda artmıştır? Ve aynı zamanda vergi cennetlerindeki(offshore hesaplarda) kayıt dışı para miktarı ne düzeye ulaşmıştır?''

Kitabı okurken dikkatimi çeken en ciddi bölümlerinden biri burası olmuştur. Çünkü profesörün gelişmiş ekonomileri baz alan araştırmasında Japonya,AB ve ABD ülkelerinin tüm dış borçlarının miktarı toplamından daha fazla  kayıt dışı paralarının vergi cennetlerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Tüm dünyadaki para miktarında bu kayıt dışı para miktarı toplam bazda %8 idi. 



Bu durum beni şu sonuca itmişti bu kadar para sisteme dahil olsa tüm gelişmekte olan hükümetleri devirebilir veya tüm kapital sistemde kalıtsal değişiklikler yapabilirdi. Az önce anlatmaya çalıştığım FED'in köleleştirme mantığının da buradan geldiğini anlamakta fayda var. 

 Özgürlüklerin ve demokrasinin eski yunan devletlerine has kazanımlar olarak kalmaması için ivedilikle kapitalizmin karşısında durularak sosyal politikaların hayata geçirilmesi gerekli. İnsanlığın evrimi ve gelişmişliği ancak ve ancak bu sistem ile devam edebilir... 

Kaynaklar;21. Yüzyılda Kapital-Thomas Pikkety(2012) İş Bankası Yayınları , Şeytanla Pazarlık- Andreas Loizou(2016) İş Bankası Yayınları.

8 Ocak 2019 Salı

Ekonomide Durgunluk(Resesyon) Üzerine

Durgunluktan ekonomik krize doğru giderken; İşsizlik rakamları yükselir ve bu yüzden hükumetler sosyal yardımlara daha fazla para aktarmak durumunda kalır. Ve buna bağlı olarak çifte darbe yemesi muhtemeldir ki gelir vergisinden daha az para toplar.Bunun sebebi de yükselen işsizlik rakamlarından dolayı daha az insanın çalışmakta olmasıdır.Bazı büyük işletmeler iflas eder .Ekonomideki herkes,bireyler şirketler ve devlet derin bir kötümserliğe girer.

İşsizlik Rakamları(Yıllıklar baz alındı)


Faiz oranları (yıllıklar baz alındı.)

Konkordato sayısı resmi açıklaması (https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-46390477)


Durgunluğun asıl tanımı,GSHY(gayri safi yurt içi hasıla) ard arda 2 çeyrekteki düşüşüdür. Bir ülkedeki genel eğilimin altı ay veya daha fazla süre aşağı yönlü olduğunu görürseniz o ülke durgunluğa girmiş demektir.

GSYH Oranları(2017-2018 ilk 3 çeyrekleri baz alındı)
Böyle bir durum istihdam ve refaha dair beklentileri etkilediği için hane halkı paralarını ekonomiye yatırmak yani ticaret yapmak yatırım yapmak yerine tutmaya başlarlar.
Yerleşiklerin döviz mevduat oranları(2018 yılı baz alındı.(Kaynak:bloomberght)
Tüketici Güven Endeksi 2008 yılı seviyelerinde

Bankalar böyle bir ortamda kredi vermek istemez, tüketici harcamalarından kısar ,işletmeler daha fazla istihdam yaratmaktan kaçınır aksine işten çıkarmalar başlar ve devlet hiçbir altyapı projesini yapmak istemez. İşte o zaman asıl sorun olan işsizlik çirkin yüzünü göstermeye başlar.

2019 Ocak Ayı Konut Kredisi Faiz Oranları
(Not: Ev kredisi, 100.000 TL üzerinden 120 ay vadeli olarak hesaplanmıştır.)

Durgunluğu sona erdirmek için devlet tüm sektörlere el atarsa ise pusuda enflasyon bekleyecektir.Tasarruflarını gözü gibi koruyan insanlara ciddi zararlar verir. Yüksek enflasyon şirketlerin hükumetlerin ve bireylerin geleceği planlamasını zorlaştırır bütçeler işe yaramaz hale gelir çünkü neyin maliyetinin ne olacağını kimse bilemez.

TÜİK Enflasyon Verileri

Kısa vadede enflasyonun nedeni ekonomideki arz ve talep arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. Uzun vadede enflasyon temel nedeni ise para arzıdır. Kredi vermenin kolaylaşması,kredi bolluğu ve harcamaya ayrılan gelirin yüksek seviyelere ulaşması gibi nedenlerden kaynaklıdır. Aşırı likidite iyileşmeyi bir yerde ekonomik patlamaya götürür.
M3 Para Arzı Oranları (yıllara göre dağılım)

Burada bizi ilgilendiren kısmı olan stagflasyon terimine gelir isek enflasyon,ekonomik durgunluk ve yüksek işsizliğin birleşiminden oluşur ki bunlardan birini yukarıda anlattığım sebeplerden dolayı suni veya anlık  düzeltirseniz diğerinde daha fazla bir bozulmayla karşılaşırsınız. Uzun sürmesinin sebebi de bu bozulmanın kısa sürede yaratılmadığının anlaşılmasında yatmalı öncelikle bu yüzden uzun süreceğini kestirmek kahinlik olmayacaktır.



Grafik Kaynakları için; https://tr.tradingeconomics.com/turkey

2 Ocak 2019 Çarşamba

İşletmelerin Yönetmesi Gereken Finansal Riskler

İşletmelerin amacı kâr elde etmek ve işletmeyi devamlı sürdürebilir hale getirmektir. Bireysel ve sosyal başarısızlıklar işletmeyi risklere maruz bırakmaktadır.
Risk, bir kişinin gelecekle ilgili beklentilerinde öngörmüş olduğu belirsizlikleri ifade ederken, bu belirsizlikler bireylerin refah seviyelerini ve hayat standartlarını da doğrudan etkilemektedir.
Günümüzde gelinen süreçte küreselleşmeyle birlikte işletmeler arası her alanda rekabet artmış ve mevcut koşullar daha zor hale gelmiştir. Bu çerçevede piyasanın gerektirdiği ekonomik ve sosyal koşullara ayak uyduramayan şirketler çalışmalarına son vermek durumunda kalmışlardır. Bu nedenle işletmeler için finansal anlamda başarısızlık önemli bir sorundur ve bu problemin ortadan kaldırılabilmesi için bu başarısızlığa sebep olan unsurun iyi belirlenmesi gerekmektedir.
İç faktörlerin yanı sıra şirketler çevresel faktörleden de önemli oranda etkilemektedirler. Bu bağlamda çevresel faktörlerde yaşanan bir olumsuzluk işletmeyi de etkileyebilmekte ve başarısız olmasına neden olabilmektedir. Özellikle yönetimde istikrarsızlık, teknolojik gelişmelere ayak uyduramama, ilgili kanunlarda değişikliklere gidilmesi ve ekonomik kriz başarısızlığa sebep olan temel unsurlardır.
Piyasadaki mevcut tüm menkul değerler üzerinde, ülkenin içinde bulunduğu politik, sosyal ve ekonomik şartlarda meydana gelen değişmelerin ciddi etkisi olmaktadır. Bu noktada oluşan riskli durumu yatırımcıların değişik alanlara yatırım yapmaları da kurtarmamaktadır. Faiz oranlarında değişmeler, ülkede yaşanan belirsizlikler, ekonominin beklentilerin altında kalmasına veya beklenenin gerçekleşmemesine sebep olabilmektedir. Bu durum bütün menkul değerlerin fiyatlarında yükselmelere aksi neden olmaktadır. Bu da tüm menkul kıymetlerin fiyatlarının yükselmesine, tersi olması durumunda ise düşmelere sebep olabilmektedir.
Görülen finansal risklerin tamamı faiz oranı, döviz kuru ve bunlara bağlı olarak enflasyon değerlerindeki yükselmelerden kaynaklanmaktadır. Özellikle yabancı para cinsinden işlem yapan şirketleri etkileyen döviz kurlarındaki yüksek volatilite, tüm ekonomik göstergeleri de etkilemektedir.
Burada bulunan tüm riskler şirketlerin sektörel piyasada zaman zaman karşılaşabilecekleri muhtemel unsurlardır. Firmaların risklerden korunma usul ve yöntemlerini yerinde ve zamanında kullanmamaları da finansal açıdan yaşanabilecek başarısızlık ihtimallerini artırmaktadır.
İşletmelerin karşılaştığı finansal risklerin uygun tekniklerden yararlanılarak yönetilmesi ve böylece olması muhtemel zararların en aza indirilmesi ya da zararların olmaması şirkete fazladan varlık kullanılmasına sebep olur. Firmanın finansal tabloları yalnızca muhasebe ve finans bulguları doğrultusunda hazırlanmasının yanında, işletme ile ilgili tüm çevreleri yakından ilgilendirmektedir. Bunun için fizibilite çalışmaları iyi düzeyde gerçekleştirilmeyen sermayelerden hesapta olmayan neticelerle karşılaşılması, zamanında bitirilememesi; işletmenin bu sermaye adına sağlanan kredileri, tekrar karşılamalarında sorunlar çıkaracaktır. İşletmenin fazla getirisi olmayan, kârlılık payı az alanlara yatırımda bulunması, her zaman olan giderlerin firma için gereğinden fazla risk taşımasına yol açacaktır.

Sonuç olarak, idareciler risk durumuna bakışlarını geniş tutarak firmalarını etkili kurallar ile yönetmeleri ve geliştirmeleri gerekir. Büyük ölçekli firmalar, doğru yönetildiğinde en yüksek seviyede yarar sağlarlar. Riskleri belirler, kontrol eder ve ileriki dönemlere ilişkin tahmin edilemeyen risklerin tespit edilmesi için uğraşırlar. Risk yönetimi metodlarının uygulamaya konması firmaların mali belirsizliklerin en aza indirilmesinin yanı sıra büyüme kapasitelerini de yükseltmelerine fayda sağlar. Böylece işletmeler finansal oranlarını maksimum duruma getirebilir ve işletme için sürdürülebilir bir gelecek ve daimi başarı oranını yakalayabilme kabiliyetini yaratabilir.  

1 Ocak 2019 Salı

Finansal Riskler Üzerine



                                  

1.1 Finansal Riskin Tanımı



Risk, beklentiler dışında gelişen ve sonuç olarak olumlu veya olumsuz bir durum ortaya çıkmasını sağlayan olaylardır.1 Risk kelimesi Fransızca kökenli olup rızık kelimesinden gelmektedir. Rızık Allah tarafından verilen nimet anlamındadır.2 Riziko ise, bir kimsenin para ile ölçülebilir çıkarlarını tehdit eden tehlikedir. İngilizce’de de kullanımı aynıdır.

“İstenmeyen sonuçlarla karşılaşma olasılığı” olarak da tanımlanabilen riskin temelinde verilen bir kararın gelecekle alakalı olarak sonuçlarının tam olarak kestirilemiyor olması yatmaktadır. Önceden kestirilemediğinden tam olarak engellenmesi mümkün olmayan bir durum olduğundan, oluşabilecek riskleri iyi yönetmek ve mümkünse en aza indirmek riskle ilgili günümüzdeki yaklaşımların temelidir.3

Risk kavramı; belirli bir tehlikenin, ilerideki belli bir zaman dilime içinde, tehlike altındaki ya da bu tehlikeye maruz kalan unsurlara, verebileceği zararları ifade etmektedir. Bu anlamda risk kavramı bir olayın meydana getirebileceği olumsuzlukların toplamıdır. 4


1.1.1 Finansal Riskin Nedenleri


İşletme içi sebepler ve İşletme dışı sebepler olmak üzere finansal riskin sebepleri iki grupta değerlendirilmektedir.


1.1.1.1    İşletme İçi Sebepler


İşletme başarısızlıkları genel olarak makro ve mikro ekonomik anlamda iki aşamada incelenebilir. Makro ekonomik anlamda ülke ekonomisinin genel gidişatı işletmeler üzerinde etkilidir. İşletmeler içinde faaliyet gösterdikleri çevreden etkilenir ve bulundukları çevreyi etkilerler.

İşletmelerin başarısını etkileyen makro ekonomik faktörler şöyle sıralanabilir;
-Milli gelirin yapısı,
-Enflasyonist ve
-Deflasyonist eğilimler,


Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik gelişme evresi, Devletin ekonomi politikası, Ülke ekonomileri depresyon, gelişme, yenileme ve refah olmak üzere dört aşamalı bir süreç içerisinde incelenir. Bu aşamaların her birinde yukarıda sayılan faktörler  işletmeler üzerinde farklı etkiler oluştururlar. Kişi başına düşen milli gelir, enflasyon ve devletin ekonomi politikası bu aşamaların her birinde farklı değerler alarak işletmenin mal ve hizmet sunduğu piyasadaki tüketicilerin satın alma kararlarını farklı boyutlarda etkilerler.5

 Aşağıda başarıszlık oluşturan sebepler firmalar açısından değerlendirilmiştir:6

– Bu projenin hedeflerinden gerçek dışı nedenlerle sapmalar olması,

-İşletmede yatırım ekipmanlarının yüksek maliyetli teknolojilerden seçilmesi,

-İşletmenin kuruluş aşamasında yanlış üretim metodunun seçilmesi,

-İşletmede kullanılacak direkt girdilerden hammadde, işçilik ile endirekt girdilerden nakliye, enerji ve ambalajlama gibi giderlerin pahalıya malolması durumunda işletme daha üretim aşamasında yenilgiyi seçmiş demektir.
-İşletmenin hedef pazarlardaki ürün standartlarına ilişkin ön araştırmalar yapmadan üretime geçmesi ve halkın kalite anlayışının gözardı edilmesi işletmeyi başarısızlığa götüren önemli bir faktördür.
-İşletme pazarlama ağının kurulamaması ve/veya verimli çalışamaması,

-Sağlıklı pazar ve tüketici analizinin önceden yapılmaması,

-Pazarlama işlemlerinde modern pazarlama tekniklerinin kullanılmaması,

   İşci ve işveren arasında uzun süre grev ve lokavt uyuşmazlığının yaşanması,

  İşletmede yönetim ve üretim evrelerinde yeterinden fazla, yeterinden az ve/veya
vasıfsız personel istihdamı yapılması,

     İşletmenin idari kadroları arasında yetki ve sorumlulukların dağıtımında karışıklık olması,
   İşletmenin girdi, üretim ve pazarlama safhalarında maliyeti azaltıcı tedbirlerin yönetimce zamanında alınmaması,
   İşletme ortakları arasındaki geçimsizlik,

   İşletme departmanları arasında yetki ve sorumluluk alanlarının belirlenmemesi,

   İşletme sermayesinin yetersiz olması,

    İşletmenin borçlarını zamanında ödeyememesi veya alacaklarını      zamanında
tahsil edememesi,

  İşletmede çalışanlar arasında adil ve liyakat esasına dayalı bir ücret politikasının olmaması, gibi nedenler işletmelerin temel başarısızlık nedenleri olarak saymak mümkündür.

1.1.1.2    İşletmenin Dışındaki Sebepler


Makroekonomik koşullardan, rakiplerin faaliyetlerinden, kanun ve politika değişikliklerinden veya pazarın durumundan kaynaklanan risklerdir. Bu risklerin bazılarında (hırsızlık, deprem vb) sigorta ettirilerek korunabilir, bazılarının etkileri ise yok edilemeyebilir.
Örneğin; piyasaya yeni bir rakibin girmesi ve bir anda satışların üçte bir azalması gibi oluşacak bir riskin önlemi olamaz. Bu durumda da sonrası için işletmenin rekabet stratejileri geliştirmesi gerekmektedir.7

1.2  Finansal Riskin Sınıflandırılması



Riski Sınıflandıracak olursak şu şekilde ;Sistemik Riskler, Sistematik Olmayan Riskler ve Sistemik Riskler olarak 3’e ayrılır.8

Tablo-1




1.2.1    Sistematik Risk


Sistematik Riskler kendi içinde 5’ e ayrılmaktadır.9


1- Piyasa Riski; menkul kıymet pazarlarını ekonomide oluşan durağanlık, aniden bir savaşın çıkması, tüketim seviyelerinde oluşan bir değişme vb. etmenler doğrudan etkileyebilmektedir. Bu tür hadiselerden kolaylıkla etkilenmesi sektörde faaliyet gösterenlerin pazar beklentilerinin sürekli değişmesinden kaynaklanmaktadır.
2-   Politik Risk; şirketlerin yatırım kararlarını etkileyen birçok unsur vardır. Bunlar arasından özellikle belirsizliğe sebep olan yatırım yapılan ülkelerde ya da dünya genelinde oluşan ekonomik krizler ve siyasi bunalımlar yatırımları doğrudan etkilemektedir. Siyasi ortamda bir istikrarsızlık söz konusu yatırımcılar tarafından bir yatırım yapılabilmesi için aranan en önemli kriterlerden biri olduğundan finans sektörünü doğrudan etkilenmektedir.

3- Enflasyon Riski; sözlük anlamı olarak eflasyon, fiyatlar genel seviyesinin yükselmesi, ülke parasının değerindeki hızlı ve ani düşüş ve bunların neticesinde dolaşımda bulunan para miktarında artışlar olmasıdır. Enflasyonun yüksek olmasını piyasalar önemli bir belirsizlik durumu olarak algılamakta ve böylelikle yatırımlar negatife dönmektedir.


4- Faiz Oranı Riski; Faiz oranlarında görülen ani değişimlerle ortaya çıkan riske faiz riski denmektedir. Bu risk şirketlerin yapmış olduğu borçlanmalarla çeşitli yatırımlardan beklenilen getirileri pozitif ya da negatif yönde etkilemektedir.

5- Kur Riski; ülke parasının harinide dış ülke paralarında meydana gelen değer düşüşleriyle ortaya çıkmaktadır. Yabancı piysalarda ve bu para cinsleri üzerinde yatırım yapanlar için oluşabilen riskli bir durumdur ve yapılan bu yatırımları doğrudan etkilemektedir.

1.2.2    Sistemik Risk



Finansal piyasalarda oldukça sık karşılaşılabilir. Çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Finansal sistemin asli unsurlarından olan bir finansal kurumun yaşadığı bir olumsuzluk nedeniyle diğer finansal kurumlarında böyle algılanması sistemik riskin sonucudur. Bu duruma en iyi örnek 2007-09 döneminde yaşanan global finansal kriz sonucu genel olarak finansal kurumlara karşı görülen güvensizliktir.
Aynı şekilde bir ülkede görülen kriz durumu nedeniyle aynı nitelikteki ekonomik düzene sahip olarak algılanan ülkelerin de bu durumdan kötü etkilenmeleri de sistemik risk kapsamına girer. Örneğin 1997 yılında başlayan Tayland krizi giderek diğer Güneydoğu Asya ülkelerini olumsuz etkilemiştir.
Sistemik risk belirli yatırım araçlarında da ortaya çıkabilir. Örneğin bir pay (hisse)
senedinde yaşana olumsuzluk diğer pay senetlerini de etkileyebilir.10


1.2.3    Sistematik Olmayan Risk


Şirketin faaliyet gösterdiği endüstrinin ya da şirketin kendi özelliklerinin ortaya çıkardığı risk durumudur. Tüketici tercihlerinde oluşan değişimler, yeni buluşlar, teknolojik gelişmeler, yönetimsel hatalar vb etkenlerin etkisiyle hisse senetlerinden elde edilen verimlerde, sistematik olmayan değer değişimlerine neden olabilmektedir.11
Şirket yönetimini bu gibi risk kaynaklarıyula ilgili olarak bazı durumlarda kontrolü sağlayabilmektedir. Bu anlamda sistematik olamayan riskler, yatırımcılar nezdinde yatırımların ve portföyün çeşitlendirilmesiyle ortadan kaldırılabilecek bir risk çeşidi olarak algılanmaktadır.11
Temel olarak dört başlıkta ifade edilmektedir. Bunlar;

·         Finansal Risk,

·         Yönetim Riski,

·         Faaliyet Riski,

·         Endüstri-Sektör Riski11