2019'da Ukrayna, Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky ve onun
Halkın Hizmetkarı partisi seçimleri kazanmıştı. Zelensky’nin başkanlığı
sırasında Ukrayna, zorlu ekonomik ve yönetim reformlarını yürürlüğe koydu ve
Rusya ile ihtilafların çözümü için görüşmeleri yeniledi. Mart 2020'de,
uluslararası güven kazanmış ancak ülke içindeki popülaritesini yitirmiş altı
aylık bir kabinenin yeniden düzenlenmesi, bazılarını haliyle endişelendirdi. Ukrayna'da geçen yıl Koronavirüs Hastalığı'nın (COVID-19) ortaya çıkışı daha fazla zorluk
yarattı, ancak aynı zamanda hükümetin uluslararası finansal desteğin kilidini
açmak için gerekli temel reformları ilerletmesinede yol açtı. Bu destekleri tabii
ki Rusya karşısında durarak aldılar.
Amerika Birleşik Devletleri, Ukrayna’nın uluslararası kabul
görmüş sınırları içindeki egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemekte ve
iç reformların uygulanmasını teşvik etmektedir. Ukrayna’nın 1991’deki
bağımsızlığından ve özellikle Rusya’nın 2014’te Ukrayna topraklarını işgalinden
bu yana Ukrayna, Avrupa ve Avrasya’da ABD’nin dış ve askeri yardımlarının önde
gelen ülkelerinden biri oldu. 2015 mali yılı ile 2019 mali yılı arasında yıllık
ortalama 321 milyon dolar mali yardım ve ayrıca 2014 yılından bu yana toplamda
yaklaşık 240 milyon dolar insani yardım aldılar . 2019 yılında, ABD Temsilciler
Meclisi, kısmen Ukrayna ile ilgili iddia edilen Trump’ın ve Zelensky’nin bireysel
ekonomik eylemleriyle ilgili suçlama maddelerini kabul etti, böylece ABD'nin
Ukrayna ile ilişkileri ABD içişlerinde önemli bir sorun haline geldi. Senato
yine de, Şubat 2020'de Başkan Trump’ı suçlamalardan beraat ettirdi. Burada
esasen anlatmaya çalıştığım grift hale gelmiş ilişkiler bağıdır.
2014'ten bu yana, ABD’de AB’de ve Ukrayna’da birçok politikacı
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini kınadı, Rusya'ya yaptırımları teşvik etti ve
Ukrayna'ya daha fazla yardım yapılmasını destekledi. Kilit yasalar arasında
2014 tarihli Ukrayna'nın Egemenlik, Bütünlük, Demokrasi ve Ekonomik İstikrar
için Destek Yasası, 2014 Ukrayna Özgürlük Destek Yasası ; ve 2017 Avrupa ve
Avrasya'da Rus Etkisine Karşı Mücadele Yasası gibi yasalar bulunmaktadır.
116. ABD Kongresindeki Ukrayna ile ilgili alınan politika
setleri arasında Kırım İlhakı Tanımama Yasası, ABD-Ukrayna Güvenlik İşbirliği
Geliştirme Yasası, Kremlin Saldırısına Karşı Amerikan Güvenliği Koruma Yasaları
gibi yasalar oluşturuldu. Mecliste getirilen bir kararda, ABD'nin
"Rusya'nın saldırganlığına karşı koyma ve demokrasiler topluluğu arasındaki
yörüngesini sürdürme çabalarında Ukrayna'ya kararlı desteğini"
onaylayacaktır diye yazıyordu. Ki bu günlerde alınan ABD eksenindeki kararların
bir çoğu bu kararlara dayanılarak oluşturuldu. Bizimde tartıştığımız ve bu
hafta içinde bilgilendirildiğimiz 2
donanma gemisinin Karadeniz’e geçmesi ve burada Rusya’ya karşı bir askeri
hareketlilik oluşturması Möntro anlaşması ekseninde vuku buldu ve tekrardan
boğazların tarafsızlığı ve askeri gemilere kapalı olması gerekliliği konuları
ortaya çıktı. Kanal İstanbul projesinin de burada hizmet ettiği amacı bu
anlamda okumalıyız.
Pek çok gözlemci, Sovyetler Birliği sonrası olulan ulus devletler arasında
Ukrayna’nın bağımsızlığının Rusların kabul etmesi en zor olanı olduğuna
inanıyor. Pek çok Rus geleneksel politikacı, Ukrayna'nın çoğunu Rusya'nın
tarihi bir eyaleti, Ukraynalıları da yakın etnik kardeşler olarak görüyordu.
Haziran 2019'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, "Ruslar ve
Ukraynalılar tek halktır ... tek millettir" demişti.% 69 oranında Ukraynalıların
çoğu ister birincil ister ikincil dil olarak Rusça konuşabiliyor. Ukrayna’nın
son ulusal nüfus sayımında (2001), etnik Rus olarak tanımlanan nüfusun% 17'si,
çoğunlukla Rusya ile bağların ülkenin geri kalanından daha güçlü olduğu güney
(Kırım) ve doğuda yoğunlaştı. Sovyet döneminde doğu Ukrayna, bağımsızlıktan
sonra Rusya ile yakın ekonomik bağlarını koruyan bir ağır sanayi ve savunma
üretim sektörüne ev sahipliği yaptı.
2014'ten önce, Rusya-Ukrayna ilişkileri, Ukrayna’nın NATO ve
AB ile bağları, Rusya’nın Kırım merkezli Karadeniz Filosunun statüsü ve Rus
doğal gazının Ukrayna üzerinden Avrupa’ya geçişi konusundaki anlaşmazlıklar
nedeniyle zaman zaman türbülans yaşadı. 2013'ün sonunda, eski Cumhurbaşkanı
Yanukoviç Rusya'ya doğru kararlı bir adım atarak AB ile daha yakın siyasi ve
ekonomik bağlar kurmak için bir Ortaklık Anlaşmasını erteledi ve bunun yerine
Moskova'dan önemli miktarda mali yardım almayı kabul etti. Bu karar karşıt
görüşlülerin protestolarının yaşanmasına sebep oldu ve nihayetinde Yanukoviç'in
iktidardan çekilmesine yol açtı.
Nisan 2014'ten başlayarak, militanlar birkaç şehir ve
kasabada zorla iktidara geldi, iki ayrılıkçı oluşumun (sözde Donetsk Halk
Cumhuriyeti veya DPR ve Luhansk Halk Cumhuriyeti veya LPR) kurulduğunu duyurdu
ve yavaş yavaş genişledi. Ukrayna hükümeti ve gönüllü kuvvetler karşılık verdi,
bölgenin bir kısmı üzerindeki devlet
kontrolünü yeniden sağladı, ancak aynı zamanda düzenli Rus kuvvetlerinin
katıldığı bildirilen savaşlar da dahil olmak üzere bazı büyük yenilgilere
uğradı: Ilovaisk yakınında (Ağustos-Eylül 2014), Donetsk Havaalanı (Eylül 2014
-Ocak 2015) ve Debaltseve (Ocak-Şubat 2015)
olayları bunlardan bir kaçıdır.2017'de Ukrayna hükümeti, Donetsk ve
Luhansk bölgelerinde yaşayan 6,4 milyon kişinin (3,8 milyon) yaklaşık% 60'ının
Rus vekillerinin kontrolü altında yaşadığını söylüyorlar.
Rusya için doğu Ukrayna'da ayrılıkçı oluşumların kurulması
birçok amaca hizmet etmiş olabilir. Rus hükümeti, bu bölgelerdeki nispeten Rus
yanlısı nüfusu "korumaya" çalıştığını iddia etti. Ancak birçok
gözlemci, Moskova'nın Ukrayna’nın iç kalkınmasını ve dış politikasını
karmaşıklaştırmaya ve Ukrayna’nın gelecekteki yörüngesi üzerindeki olası
müzakerelerde Rusya’nın gücünü artırmaya çalıştığına inanıyor.
Rusya’nın Kırım’a yönelik politikasının aksine, Moskova
resmi olarak doğu Ukrayna’da kontrol ettiği bölgeleri Ukrayna toprakları olarak
tanıyor. Rus hükümeti Ukrayna'nın doğusunda askeri müdahaleyi reddetse de,
birçok gözlemci Rus hükümetinin resmi olmayan bir şekilde savaşmak için asker
konuşlandırdığını, Rus “gönüllülerini” bu birliklere katılmaya teşvik ettiğini
ve yerel savaşçılara silah ve teçhizat sağladığını iddia ediyor. 2018'de, o
zamanlar ABD. Ukrayna Müzakereleri Özel Temsilcisi Kurt Volker, "Rusya,
işgal altındaki bölgelerde - askeri güçler, siyasi varlıklar ve doğrudan
ekonomik faaliyetler ve olup bitenler
üzerinde yüzde 100 komuta ve kontrol sahibidir." dedi.
Ukrayna'nın doğusundaki Rus askerlerinin tahmini sayısı
2015'teki zirveden bu yana yaklaşık 12.000'e düştü. Şubat 2019'da Ukrayna'nın
Birleşmiş Milletler Büyükelçisi, çoğunluğu komuta ve kontrol pozisyonlarında
olan 2.100'den fazla Rus askeri kuvvetinin doğu Ukrayna'da savaştığını söyledi.
Rusya destekli toplam savaşçı sayısı yaklaşık 35.000. Şubat 2020'de Ukrayna
Savunma Bakanı, bölgede 25.000'den fazla Rus kuvveti (muhtemelen yerel savaşçılar
dahil) olduğunu söyledi.
Çatışmanın yoğunluğu 2015'ten beri azaldı, ancak çatışma
devam ediyor. O zamanki Özel Temsilci Volker, 2018'de çatışmayı "sıcak
savaş" olarak nitelendirdi. Şimdiye kadar çatışmaların tahmini olarak
9.750 asker ölümüne ve en az 3.350 sivil ölüme yol açtığı biliniyor. Monaco'da fondilerini içen rus oligarklar ve ABD'li sermaye sahipleri için tabi ki bunlar sorun değildi. Şimdiden buna göre yatırım ve finans kararlarını zaten vermişlerdir.
Kısaca son dönemde yaşananlar ve ABD-Rusya –Ukrayna
arasındaki grift yapıları ve bunun sonuçlarını anlattığımı düşünüyorum. Sonuç
olarak Sovyetler sonrası tek kutuplu bir dünya ekseninin oluştuğuna şahit
olduk. Günümüzde teknoloji gelişimi ve post truth kavramlar ile oluşan durumu
,bu tek eksenli oluşumdan çatallanmaya giden çoklu bir düzen içerisinde ve daha
kaotik bir düzensizlik olarak tanımlıyorum. Haliyle dış politika ekseninde Nato
olsun, Ab devletleri olsun, ABD olsun ve Avrasya grubu olsun, zaman zaman müttefik
oldukları ancak kavgayıda bırakmadıkları bir garip doğrultuda ilerliyor.
Ekonomik olarak kazanımları ortak olan dünyadaki sermaye oluşumlarının ,öbür
tarafta ulus devlet modelleri açısından politik zorluklar yaşatırken, ekonomik
krizler ile de dünya insanlarının emek kazanımlarını ellerinden alıyor.
Oligopol veya monopol olan bu sermaye yapıları esasında bu temel tartışma
eksenini oluşturuyor. Haliyle bu yaşanan durumlara sadece ulus devletlerin dış
politikaları olarak değil aynı zamanda büyük sermaye birikimleri açısından
bakar isek, bizde de yaşanan ekonomik buhranın ve kovid bazlı yaşanan
gelişmelerin insani gelişmişlikten uzak bir görüntüde ilerlediği ve bunun dış
politikada bambaşka durumlar ortaya çıkardığıda ortadadır. Ekonomik
kırılganlıklarımız dış politikada zayıflık yaratır iken zenginlerimizin
birikimleri artıyor. Bu neticede ulus devlet modelinden kopuk bir sermaye
sınıfı sahibi olmuş oluyoruz ki bu Ukrayna örneğinde görüldüğü üzere siyasi
çıkarlar üzerinde toplumların büyük acılar çekmesine ve bu oynanan politik
tiyatroların büyük sermaye sahibi kazançlarına artı olarak yansıdığı
toplumların alım gücünün ve refah seviyesinin düştüğü bir evreye geldiği
görülmektedir. Burada ülkemiz açısından ekonomik zayıf temel sebepli ABD
tarafında yer alınan bir politika güdülmesi halinde, Rusya ile ilişkilerin
bozulacağı tam tersi durumda ise Halkbank davası gibi durumların tekrar ABD
tarafından dile getirileceği durumların yaşanacağı da çok açık olarak önümüze
geliyor. Haliyle Ülkemizde kovid bazlı yaşanan sağlık krizini sebep göstererek
vatandaşlarına Türkyie ziyaretlerini kapatan Rusya’nın burada güttüğü politik
amaç Halkbank davasına benzer bir tehdit içermektedir. Möntro Anlaşmasının,
Kanal İstanbul projesi doğrultusunda tekrar tekrar konuşulması da biraz önce
söylediğim gibi kimin istediği belli bir durumdur. Rusya ve Ukrayna arasındaki
olası bir sıcak çatışma halinde hem Suriye tarafında hem Karadeniz tarafında ciddi
sorunlara gebe bir döneme giriyoruz. Denge ve kutup politikalarından zamanın
dengesizlikleri sebepli gelinen noktada her halükarda kazananları bilmesek de
kaybedenler bellidir.