Hakkımda

Fotoğrafım
Yıllar boyu edindiğim bilgi ve tecrübelerimi burada siz takipçilerim ile paylaşmak için açtığım bloğumda genel olarak finans dünyasının bilinmeyenlerine yol alacağız.Beni tanımayanlar için inşaat mühendisliği ve finans alanında diplomalarım olup 2 alanda da çalışmalarıma yıllardır profesyonel olarak devam etmekteyim.(Bu hesabın kapsamı sadece küresel ekonomi ve piyasalar ile ilgili yorumlarımla sınırlı olacaktır. Burada yer alan yorumlarım yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.)

20 Ocak 2019 Pazar

FED,IMF,Vergi Cennetlerindeki Rezervler Üzerinden Finans Dünyasına Kuş-bakışı


Federal Reserve Bank(Yani kısacası FED)' i duymayanız yoktur. Peki FED nasıl kuruldu ve nasıl tüm dünyada rezerv para fonuna hakim olabildi?

-Tüm olay ABD'de 1913 yılında çıkarılan federal reserve yasası ile başladı. Kurulan sistem içerisinde  bankaların oluşturduğu organizasyon, ABD'nin merkez bankası FED'i meydana getirdi.Bilinenin aksine tek bir banka yerine bankalardan kurulu bir sistemdir. FED böyle farklı bir yapıyla meydana gelmiş olmasına rağmen bir merkez bankasının sahip olduğu tüm fonksiyonlara sahiptir.Tüm dünyada rezerv para haline gelmesi ise aşağıdaki sorularla daha iyi anlam kazanacaktır. Çünkü bunlar olmadan sürecin anlaşılması tek başına bir şey ifade etmeyecektir.


Peki IMF'nin bu organizsayondaki rolü nedir? Bretton Woods anlaşması nasıl oluştu ve altına dayalı dolar sistemi naasıl başladı, nasıl sonra erdi?

1944'te kurulan ve bazı değişikliklere rağmen halen daha dünyada geçerli olan uluslararası para sistemidir. sistemin ana düzenleyicisi IMF olduğu için bu sisteme IMF sistemi de denmektedir. 

Bu sistemde ABD dışındaki tüm üyeler ulusal paralarının değerini ABD dolarına endekslemişlerdi. ABD ise kendi parasını altına endekslemişti: 1 ons altın=35 ABD doları ayrıca, ülkeler ellerindeki dolarları  verdiklerinde, ABD buradaki parite üzerinden onların dolarlarını altına çevirmeyi garanti ediyordu. Ulusal paraların dolar karşısında dalgalanmasına izin verilmeyecek, hükümetler yapacakları müdahaleler ile bu dalgalanmayı önleyeceklerdi. Aşağı veya yukarı yönlü %1 den fazla dalgalanma olmayacaktı. Ülkeler dış ticaret açığı verdiklerinde öncelikle para politikası ve maliye politikası uygulayacaklar, devalüasyon veya revalüasyon gibi önlemlere ancak istisnai olarak ve IMF'nin izniyle başvuracaklardı. 

Sistemde IMF'nin başlıca görevi, dış açık veren ülkelere kısa süreli kredi sağlamaktı. Açık yine de giderilememişse devalüasyon yapmaya izni veriliyordu. Ancak, uygulamada IMF katı davranmamış, dış açık veren ülkelere kredi açtığında öncelikle devalüasyon yaptırtmıştır. 

Bu sistem 1960’lardan sonra tıkandı, çünkü spekülatörler altın almaya başladılar, dolar bulan doğruca altın talep etti. Bu yükü daha fazla kaldıramayan ABD, 18 aralık 1971’de smithsonian kararları ile bir takım radikal önlemler aldı. Örneğin; %1 olan dalgalanma marjı %2,5 a çıkarıldı, 1 ons altın=35 dolardan 38 dolara yükseltildi. Ulusal paraların dolara, doların da altına endeksli olması yine de devam ettirildi. Ancak, spekülatörleri yine durduramadı bu kararlar, altına saldırı devam etti. 1973’te endeksleme sistemi iflas etti. Çünkü Başkan Nixon'un taahhüdü ancak 1,5 sene geçerli olabilmişti, ABD tekrar devalüasyon yapmış, 1 ons altın=42,2 dolar yapılmıştı. Bu tarihte sanayileşmiş ülkeler ulusal paralarını dolara endekslemeye son verdiler. Sistemde bazı değişiklerler halen daha devam etmektedir.

Peki bu durum sonucunda FED kurucusu banka sahipleri nasıl hareket ederler?Amaçları aslında nedir?

FED, modern dünyada para basma hakkını elinde tutarak, paranın değerini belirlemek yöntemiyle hükümetleri ve insanları köleleştirir. Para basma ve faiz oranları ile oynayarak piyasada dolaşan para miktarını yönetir. Belirli zaman dilimlerinde planlı olarak ekonomik krizler üretir. önce faizleri indirir. piyasaya bol miktarda para salar. yatırım iştahını arttırır. faizler düşük, krediler ucuz olduğu için herkes kredi alır, sonra bu bankanın sahipleri (rockefeller, rothschild, morgan aileleri)  ellerindeki finansal değerleri satıp altına geçerler. Bunu izleyen birkaç gün içerisinde faizleri zıplatarak ya da spekülasyon yolu ile kredileri geri çağırırlar, kredileri geri çağrılan yatırımcılar ödeme yapmak için bankalara hücum eder ya da elindeki menkul değerleri satışa çıkartırlar. Herkese aynı anda para verecek kadar para bulundurmayan bankalar da ellerindekileri ödeme yapmak için satışa çıkartır.  Bu sırada krizden hemen önce yatırımlarını altına kaydıran FED'in az önce saydığım sahipleri fiyatı yükselen altını satarak paralarına para katar, güçlerini arttırırlar.

Burada 21. yüzyılda kapital kitabının da yazarı olan Paris Ekonomi Üniversitesi Profesörü Thomas Pikkety şu soruyu sormaktadır.'' Peki bu krizler sonucunda ülke dış borçları ne miktarda artmıştır? Ve aynı zamanda vergi cennetlerindeki(offshore hesaplarda) kayıt dışı para miktarı ne düzeye ulaşmıştır?''

Kitabı okurken dikkatimi çeken en ciddi bölümlerinden biri burası olmuştur. Çünkü profesörün gelişmiş ekonomileri baz alan araştırmasında Japonya,AB ve ABD ülkelerinin tüm dış borçlarının miktarı toplamından daha fazla  kayıt dışı paralarının vergi cennetlerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Tüm dünyadaki para miktarında bu kayıt dışı para miktarı toplam bazda %8 idi. 



Bu durum beni şu sonuca itmişti bu kadar para sisteme dahil olsa tüm gelişmekte olan hükümetleri devirebilir veya tüm kapital sistemde kalıtsal değişiklikler yapabilirdi. Az önce anlatmaya çalıştığım FED'in köleleştirme mantığının da buradan geldiğini anlamakta fayda var. 

 Özgürlüklerin ve demokrasinin eski yunan devletlerine has kazanımlar olarak kalmaması için ivedilikle kapitalizmin karşısında durularak sosyal politikaların hayata geçirilmesi gerekli. İnsanlığın evrimi ve gelişmişliği ancak ve ancak bu sistem ile devam edebilir... 

Kaynaklar;21. Yüzyılda Kapital-Thomas Pikkety(2012) İş Bankası Yayınları , Şeytanla Pazarlık- Andreas Loizou(2016) İş Bankası Yayınları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder