Hakkımda

Fotoğrafım
ENAG(Enflasyon Araştırma Grubu) kurucu üyesi,Msc. Bankacılık ve Finans, Planlama Mühendisi,PMI® (Project Management Institute Member), Mühendisler için Python Programlama ve Uygulamalari kitabının yazarı. "Rusya’nın buzullarından, Güney Asya’nın tropikal iklimlerinden, Körfez ülkelerinin çöllerinden geçmiş bir ‘Dünyalı’…"

17 Şubat 2019 Pazar

2001 Krizi ve Ecevit Eleştirileri Üzerine

2001 krizi nasıl bir ortamda oldu sizlere anlatmak istiyorum. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit zamanında ABD'de faiz 6,50 idi. AB ülkelerinde ki faiz oranları ise %5'lerde idi. (Aşağıdaki grafiklerde ilk önce ABD faizleri, bir altında ise ECB faizleri yer almaktadır.)

2001'de FED'in belirlediği $ faizi 6,50. Şu anda bir kaç puan oynayacak mı diye hop oturup hop kalktığımız oran ise 2,50 ler civarında seyrediyor.
2001'de ECB(Avrupa Merkez Bankası) %4,50'lerden yüksek iken şu anda 0,25 düzeyinde bir faiz oranı bulunmaktadır.
Bu yukarıdaki grafiklerde görmüş olduğunuz faizlerin etkisinde gelen krizde henüz küreselde globalleşme fırtınasıyla sıcak para kavramı oluşmamış, haliyle gelişmekte olan ülkeler ucuz dolardan henüz nasiplenmemiş ve tüketim alışkanlıkları değiştirilmemişken yaşandı.

Peki burada yaşanan kriz ortamında devletin elinde olan varlıklar neler idi? Şu anda özelleştirmeler ile satılan cumhuriyet zamanı fabrikaları, daha sonrasında sanayileşme ile gelişen büyük petrol rafineleri gibi bir çok varlığı bulunmakta ve elektrik,su,telefon idareleri devlet tarafından kontrol edilmekteydi.

Üstüne 1999 yılının Ağustos ayında yaşanan Türkiye tarihinin en büyük doğal felaketinin üzerinden 1 yıl geçmiş ve bu felaket en büyük sanayi kuruluşlarını barındıran  İzmit şehrimizde yaşanmıştı.Böyle bir doğal afetten sonra bu kuruluşların üretim yapısının varın ne kadar etkilendiğini sizler tekrar tekrar düşünün...

Sanayi üretimi yıllık bazda deprem sonrası yaşanan daralma ile düşmüş ve kendini ancak 2004' e doğru küreselde yaşanan faiz düşüşleri sonrasında ve yeniden faaliyete giren bölümler sayesinde geliştirebilmiştir. Şu anda gördüğünüz gibi ekonomi yine aynı daralma durumu eğilimine girmiş durumdadır.


Aynı şartların şu anda olduğunu düşünelim ve senaryomuzu buna göre kurgulayalım bakalım neler olur?

Öncelikle küreselde yaşanan daralmanın sonucunda bu yukarıda bahsi geçen faiz oranlarına tekrar dönüleceği bariz bir durum olarak önümüzde duruyor. Her ne kadar FED ve ECB açıklamaları son zamanlarda değişkenlik gösterse de sonuç olarak faizleri yıllara yayarak ya da kısa süreler içinde arttırma niyetleri olacaktır. 2001' deki kriz sonrası bir anda küreselde faizler düştü ve ucuz para tüm dünya piyasalarını sardı borsalar ralliler yaptı , bizim gibi zora düşmüş ekonomilerinin tüm kar eden devlet kurumlarını aldılar. Sonrasında para arzını çok fazla büyüttüklerini fark ettiklerinde 2008 krizi ile karşılaşıldı. Hani bizi şu teğet geçen ama elimizdeki datalarda daha farklı sonuçlara ulaştığımız kriz. Sonrasında tekrar açığı büyüterek kapamaya çalışan küresel lobi en sonunda bu sene resesyonu konuşmaya ve verilerle ciddi bir para arzında kısılmaya gidileceğini duyurmaya başladı. Yalnız bu sefer elde avuçta bir şey yok,üstüne dağ olmuş borçlar ve üretimden uzak bir toplum yapısı var... Benzer doğal felaket ihtimallerinden bahsetmiyorum ancak şunu bilin ki her yer 1. derece deprem bölgesi ülkede çoğu da sanayi şehirlerimiz...

Sonuç olarak yukarıdaki değerlendirmeler ile o döneme baktığınızda tekrar tekrar okuduğunuzda gerçekleri görmek için ahlaklı ve erdemli bir kalbe sahip olmak yeterlidir.

''Köylü kalkınmadıkça Türkiye kalkınmaz'' diyen Bülent Ecevit'i küreselde faizlerin en yüksek olduğu dönemde en çok eleştiren yine aynı köylülerdi...Utanma duygusu kalmayınca insanda ekonomi konuşulacak alanlar arasında kendisine yer bulamaz. Çünkü neden değil sonuçtur yaşananlar... Ahlak ve erdem kavramlarını kaybeden insanlardan zaten utanma duygusu da beklenmemeli....

Grafik Kaynakları: 
1 https://tr.tradingeconomics.com/turkey/industrial-production
2-https://www.global-rates.com/interest-rates/central-banks/central-bank-america/fed-interest-rate.aspx
3-https://www.ecb.europa.eu/stats/policy_and_exchange_rates/key_ecb_interest_rates/html/index.en.html

13 Şubat 2019 Çarşamba

Hiç Bitmeyen Krizler, Hiç Bitmeyen Egolar


Televizyonda, sosyal medyada ve yazılı basında gördüğümüz kriz için kullanılan terimlerin,ekonomi okur yazarlığı olmayan insanlar için kafa karışıklığına yol açtığını düşünüyorum. Medyatik maymun olan egolu kişiler, üstencil ve halktan uzak şekilde terimlere boğarak mevzunun aslından insanları uzaklaştırıyorlar. Yok efendim slumpflasyona girdik, yok efendim depresyondayız vs. gibi atıp tutan ve kullandığı bu terimleri açıklamaya tenezzül dahi etmeyen kişiler yüzünden, bu terimleri anlatmaya aldığım eğitimin hakkını vermek ve toplum faydası ve ahlakı için gereklilik duydum.

Öncelikle krizlerin en kötüden az daha ılımlı olana doğru sıralanması ile konuya başlayalım: 1.Slumpflasyon, 2.Depresyon, 3.Resesyon, 4.Deflasyon, 5.Stagflasyon, 6.Enflasyon. Peki bizim yaşadığımız krizin tanımlaması nedir? Hadi gelin tek tek maddeler halinde içinde bulunduğumuz krizin durumunu inceleyelim. 


  • İşsizlik rakamları yükseldi ✅
  • Hükümet sosyal yardımlara daha fazla para aktarmaya başladı.✅
  • Gelir vergisi gelirleri işsizlik yüzünden haliyle düştü.✅
  • Bireyler,şirketler derin bir kötümserliğe girdi. Yatırımlar durdu.✅
  • GSYH 2 çeyrek üst üste düştü. ✅
  • Hane halkı parasını harcamak yatırım yapmak yerine tutmaya başladı. ✅
  • Alt yapı projeleri durdu. Haliyle Mega Projelerin ismi dahi anılmaz oldu. ✅
  • Yapılan mega projeler ise kar etmemesi yüzünden hak sahipleri tarafından satılığa çıkarıldı.✅
  • Enflasyon arttı.✅
  • Faiz arttı. ✅
  • Kurlar arttı.✅
  • Yüksek enflasyon sonucu neyin maliyetinin ne olacağını kimse bilemediğinden devlet temel tüketim malzemelerinde müdahaleye başladı.✅
  • Bankalar kredi vermeyerek piyasada likiditeyi iyice kıstı. ✅
Bu kadar maddeyi sıraladık. Şimdi kötünün iyisi olan ilk kriz tipleri sıralamamızda 6. madde ile başlarsak bahsi geçen enflasyonumuz var diyebiliriz,çarşı ve pazarda bu durumu görüyoruz zaten her alışverişimizde.5. madde de geçen stagflasyon içinse işsizlik ve enflasyonun aynı anda arttığını(yukarıda zaten maddelerde yazdığım gibi) görüyoruz demek ki buna da sahibiz.( Deflasyon sadece Japonya gibi düşük faize ve eksi enflasyona sahip ülkelere özgüdür onu ayrı tutuyorum, genel olarak sürekli fiyat düşüşü olduğunu bilin yeter.) 3. madde olan resesyona gelirsek , genel anlamda resesyon tanımı;GSYH'nın 2 çeyrek üst üste düşmesi durumuyla açıklanıyor ve genel bir daralma hali olarak görülüyor. Resesyonun uzun sürmesi hali sıralamada 2. maddede bahsi geçen depresyona sebep oluyor.Ekonomi olararak henüz bu aşamada değiliz. Ancak önlemler alınmaz ise geleceği öngörmek de kahinlik olmayacaktır. Depresyon hali, resesyon gibi bir kaç aylık süreçten ziyade yıllara sirayet  eden bir vaka durumudur. Son maddemize gelir isek,slumpflasyon terimi enflasyon içinde küçülme halidir. Burada ki en büyük zorluk hem enflasyonun azaltılmasını sağlamanız gerekirken,hem de ekonomik büyüme yaratmanız gerekliliğidir ki bu ikisinin aynı anda yaparken işsizliğin de çözümünü bulmanız gerekir ki bunların hepsinde uygulanacak politikalar bir diğeriyle çelişecektir. Tam bir kaos halidir. 

Temel olarak şu anda enflasyonumuz,stagflasyonumuz ve resesyonumuz var.Gerekli önlemler alınmadığı için ise ileri ki aşamaları depresyon ve slumpflasyon olacaktır.

Hamaset ile yol alan ülkeler kuru ekmeğe muhtaç olurlar bunu unutmamak gerekir... 

Tablolar halinde durumu görmek isteyenler için ; https://mehmetsipai.blogspot.com/2019/01/ekonomide-durgunlukresesyon-uzerine.html adresindeki yazımı okuyabilirsiniz. 

6 Şubat 2019 Çarşamba

İş Dünyasına Genel Bakış-2018

Son dönemde yaşanan likidite krizinin iş dünyasını özellikle şirketleri nasıl etkilediğine bir bakış atalım ve durumu görelim. İyi gelişmeler olduğu gibi kötü gelişmelerde oldukça fazla. Konu başlıklarını temel anlamda seçmeye özen gösterip net bir şekilde durumu anlatmaya özen gösteriyorum.

1-İflas Oranları 

Aylık bazda oranlara baktığımızda geçen sene ile hemen hemen benzer bir tablo olduğu gözümüze çarpıyor.Hatta biraz daha aşağısında kalması asıl kırılmanın geçen sene olduğunu gösteriyor.

Aylık bazda iflas oranları
Yıllık bazda baktığımızda ise tabloya şimdilik 2012 sonrasındaki tablodan uzağız. Ancak geçmiş dönemlere göre de oldukça fazla sayıda iflas olması şirketlerin durumunun iyiye gitmediğini gösteriyor.

Yıllık bazda iflas oranları

2-Kapasite Kullanım Oranları

Aylık bazda şirketlerin kapasite kullanım oranlarında bu ay dipten bir yükselme gözükse de genel olarak bu sene zorlu geçeceğe benziyor. 2012 sonrası düzelme yılları ile aynı oranlara gelindiği yıllık bazda zaten en dikkat çekici nokta. Bu oranların aşağısına gelmesi 2008 krizi dönemine benzer tablolar yaşatabilir. Şimdilik kırılma o kadar risk içermese de şirket tüm önlemlerini almalılar. Bu arada aylık bazda olan yükselişin teşviklere rağmen çok bir etkisi olmamasına dikkat!
Kapasite Kullanım Oranı (Aylık)

Kapasite Kullanım Oranı (Yıllık)
3-Elektrik Üretimi

Elektrik üretiminde aylık dönemlere baktığımızda gözle görülür bir daralma olsa da bu mevsimsel bazlı daralmalarla karıştırmamak gerekiyor. Geçen senede bu daralmalar görülmekteydi şu an sürekli düşen seyirde gitmiyor. Nüfus oranı artışı ile gelen harcamalar zaten yıllık bazda genel olarak artan bir tüketim şeklinde gitti şimdiye kadar. Bunu direkt olarak resesyona bağlamanın şu an için erken olduğunu düşünüyorum. 2012 verilerinin altına düşmesi ile ancak bu durumu daha net görebiliriz şu an da öyle bir durum yok.
Aylık bazda elektrik üretimi

Yıllara göre elektrik üretimi
4-Sanayi Üretimi

Sanayi üretimine baktığımızda ilk gördüğümüz faizlerin üretime olan negatif etkisi. 2018 de faizlerin 625 bp arttırılması sonrası sürekli eksiye düşen bir endeks aylıkta dikkat çekiyor. Bu durum faizlerin düşmesi konusunun gerekliliği arz ediyor. Yıllara göre dağılıma baktığımızda ise sanayi reflekslerinin 2001 krizine benzer bir ruh hali içine girdiğini görüyoruz. Bu durum henüz 2008 küresel krizdeki kadar kötü olmasa da küreselde oluşan parasal daralmanın etkileri de önümüzdeki dönemde dikkat edeceğimiz bir diğer nokta olacak.

Aylık bazda sanayi üretimi(Faiz arttırımı sonrası eksiye giden durum net görülüyor)

Yıllık bazda sanayi üretimi(2001 seviyelerine yaklaşılsa da henüz 2008 kadar kötümser değil)
5-Stoklardaki Değişim


Stoklardaki değişim yıllık bazda 2008 deki kadar pik bir düşüş olduğunu gösteriyor.Paranın bol olduğu dönemlerde 2016 senesindeki gibi yıllarda stokta mal bulunmazken 2018 yılındaki stok oranı dikkat çekici.Uzun süre yetebilecek miktarda bir stok yapılması ithalat oranlarını düşürmek için yapılan planlar ile doğrul orantılı gitmiş görünüyor.Ancak bu seviyedeki stokların bir süre sonra ciddi ithalat gerektireceği de bariz görünüyor.
5-Araç Üretimi

Araç üretimindeki daralma 2008 yılındaki daralmaya benzer olsada trend olarak düşüşü daha sert olması hem yerleşiklerin araç alımına yönelmemesi ve parasını tutması hem de yurtdışına satılan miktarın özellikle ab ülkelerinin keskin bir daralmaya girmesi ile açıklanabilir durumda. Yan sektörleri ve ana fabrikalardaki istihdamı düşünürsek sektördeki durağanlığın işsizliğe yol açacağı bir gerçek. Faizlerdeki yüksek miktar insanların yatırımlarını kısmasına örnek teşkil eden bir durum var.
Yıllık bazda araç üretimi 2008 seviyelerine gerilemiş durumda daha büyük bir daralma olursa sektörün küçülmeye gideceği geçmiş yıllardaki verilere bakarak söylenebilir.

6-Çelik Üretimi

2016 yılından itibaren kademeli olarak artan çelik üretimi 2018 yılı itibariyle kademeli düşüşe geçmiş durumda görünüyor. Burada ABD tarafından uygulanan çelik ürünlerindeki ambargonun da etkisi oldu. Ancak genel olarak yukarıda sıraladığımız temel faktörler burada da etkili duruyor. Piyasaların dengeye oturamaması çelik üreticilerine negatif yansımış durumda ve son aylarda da bir toparlanma görülmüyor.
Çelik üretimi yıllık bazlı analiz
SONUÇ

Daha sıralayabiliriz bu durumları ki sanayi içerisindeki diğer sektörlerde de benzer. Ancak asıl mevzunun genel olarak piyasalardaki dengesizlikten kaynaklı ve yapısal çözümlere muhtaç olduğu görülüyor. Temel durumlara burada dikkat çekmeye çalıştım daha çok yoksa maddeleri  dediğim gibi daha fazla sıralayabilirdim. Üretim endekslerindeki gerilemeyi durduracak önlemlere başvurmak şart görünüyor. BIST içindeki hisse dağılımlarında 30 hisse içindeki durumları da genel endeks toparlanmalarına rağmen kayıpların fazlalığı tüm bu şirketleri zorlamaktadır. Yatırımcı bakış açısının da bu enlemde yol alması da bu tablolara baktığımızda şaşırılacak bir durum olarak görülmüyor.

Kaynak:https://tr.tradingeconomics.com/turkey