Hakkımda

Fotoğrafım
Yıllar boyu edindiğim bilgi ve tecrübelerimi burada siz takipçilerim ile paylaşmak için açtığım bloğumda genel olarak finans dünyasının bilinmeyenlerine yol alacağız.Beni tanımayanlar için inşaat mühendisliği ve finans alanında diplomalarım olup 2 alanda da çalışmalarıma yıllardır profesyonel olarak devam etmekteyim.(Bu hesabın kapsamı sadece küresel ekonomi ve piyasalar ile ilgili yorumlarımla sınırlı olacaktır. Burada yer alan yorumlarım yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.)

22 Ağustos 2019 Perşembe

En kötüyü geride mi bıraktık?

Son günlerde çokça söylenen en kötüyü geride bıraktık söylemleri ne kadar doğru ne kadar yanlış bir de veriler doğrultusunda bakalım istedim.

İlk verimiz ''Dış Borç Oranları'' üzerine, yani ekonomi yönetimimiz ülkemizi borçlandırarak mı büyütmüş yoksa üreterek mi soruları burada önem arz ediyor.

DIŞ BORÇ ($ BAZINDA MİLYAR)

Tabloya baktığımızda dış borcun her geçen yıl artarak sonunda en yüksek seviyelerine ulaştığını net görüyorsunuz.

İthalat ve ihracat oranlarımızda büyümenin borçla geldiğini ve üretime dayalı değilde sıcak paraya endeksli olarak parasal genişlemenin etkileriyle bugünlere gelindiği daha net görülecektir.
İTHALAT($ BAZINDA MİLYAR)

İHRACAT($ BAZINDA MİLYAR)
2 grafik arasındaki farkın zaman zaman 50 ila 100 milyar seviyeleri arasında sürekli bir fark oluşturması ve bu farkın son yıllarda iyice açılması ile kredi büyümelerinin getirdiği son noktada kendi kendimize yetemeyen ve sürekli cari açık veren bir durum söz konusu. Geçen ay ki ihtiyat akçesinin 42 milyar TL'nin bütçeye aktarılması ve cari açık verilmemiş olması istisnai bir durum olarak görülmektedir. Yani bu aradaki farkların kümülatif olarak toplanması dış borcu oluşturuyor!!

Bu grafiklerde peki kamu harcamalarını göremiyoruz der gibisiniz... Hemen oraya bakalım ki itibardan tasarruf olmaz kısmında gerçekten ne kadar müsrif olduğumuzu da görelim. Yap, işlet ve devret modelinin kamu harcamalarının içinde olmadığını da hatırlatalım ki sonra köprüler yollara neden tekrar her geçişte para veriyoruz bunca miktarda sorusunu sormayalım.

KAMU HARCAMALARI(TL BAZINDA)
 Ehh tabloya bakınca zaten pek fazla söze gerek kalmıyor. Bunca özelleştirmeye rağmen kamu harcamalarındaki muazzam artış nüfus artışı ile orantılarsak üstüne göçmen kardeşleri de katsak hesap tutmuyor. İsraf boyutu 2000 yıllarına göre 4 kat artmış durumda.

Peki şu anda tüm ekonomiyi bu sıcak para döneminde betona yatırmıştık değil mi? İnovasyon ve uyumlanma yerine 90 seneleri sonrası Japonya'nın düştüğü aynı hataya düştük inşaat ekonomisini her şeyin önünde tuttuk. Konutlardaki son duruma bakalım... Bina izinlerini inceleyelim;
BİNA İZİNLERİ (Sayısal bazda)
Yeni bina izinlerine bakınca 2011-2012 senelerindeki ve 2017 senesinin son zamanlarındaki bina izinleri sonrası tekrar 2004 yılının gerisine düşmüş bir seyir görülüyor. Faizler düştü ancak yatırımlarda gözle görülür hiç bir artış bulunmuyor!!

Yeni ev satışlarında durum nedir dedik bir de o konuya gelince işlerin vahim kısmı ortaya çıkıyor;
YENİ EV SATIŞLARI(YILLIK)
Faiz indirimleri ve devlet bankasının zararına verdiği konut kredilerine rağmen( Zarar kısmı şöyle piyasayı %19'dan fonlayıp %12,5'dan kredi veriliyor ve aradaki %7'lik fark görev zararı yazıyor ve vergi artışı olarak tabana yayılıyor) Nisan ve Mayıs aylarındaki rakamlardan pek farkı olmadığı geçen seneye göre ise yarı yarıya neredeyse bir azalma olduğu net görülüyor!!! Yani parayı herkes gömü yapmış bekliyor.

Zaten bu kısımda güven endeksine bakarsak birikimi harcama oranı ile ilgili olan doğru orantıyı buluruz..
GÜVEN ENDEKSİ(YILLIK BAZDA)

Güven endeksi düştükçe yeni konut alımı da gördüğünüz gibi aşağı seyretmiş durumda...

Daha önceki yazılarımdan birinde sanayi üretimi ile elektrik üretiminin ilişkisinin beraber şekilde doğru orantılı olarak hareket ettiğini sanayi büyüdükçe enerji tüketimi artacağından bu verilerin birbiriyle uyarlı olmasının gerekliliğinin belirtmiştim. O yüzden sanayi kısmını es geçiyorum orası da diğerleri gibi pek parlak değil!!!

Zaten işsizlik oranlarının tepe noktalarda pik yaptığı, genç işsizlik verilerinin tarihi rekorları kırdığı bir zamanda sanayi çok iyi derseniz ben de şunu derim; Resesyonla birlikte büyüme verileri düşen, üretim ve alımı azalan EURO bölgesine satışların azaldığını ve bu satışların sanayinin %70'ine direkt olarak etki ettiğini yüzünüze tokat gibi çarpabilirim!! Aşağıda PMI rakamlarındaki sert düşüşü görüyorsunuz en son 2008 yıllarında olana benzer değil mi? Evet!!
EURO BÖLGESİ PMI 


Kısaca en kötüyü geride bıraktığımız söylemleri doğru ise daha kötü günlere nasıl bir tanım bulunacak merak içinde bekliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder