Merkantilist düşüncede ticaret yapan taraflardan birinin devamlı kaybedeceğini söyler, yani ihracatı arttırmalı , ithalatı azaltmalı böylelikle altın stokunu arttırmalısınız. Fakat bu düşünce yanlıştır. Ticaretten karşılıklı olarak her iki tarafta kazançlı çıkabilir.Müdahaleci ve korumacı yapı Adam Smith'in teoremi ile yok olmuştur. Sonrasında D. Ricardo bunu gelir dağılımındaki bakış açısı ve arz yönlü teorileriyle genişletmiş M.Keynes'te işi tüketim gelire bağlı olarak artar veya azalır hipotezini ortaya atmıştır.Talep yönlü bakış önermiştir.(Kısa bir girizgah ile temel iktisadi akışı açıklamaya çalıştım)
Gelinen noktada merkeziyetçi yapılar küreselleşmenin önüne geçmiş(Despotik liderlerin artması ve siyasal sağ olarak nitelendirilen milliyetçi akımların güçlenmesi) ve ayrıcalıklı devlet ile onun çevresindeki yan devlet olarak ayrım olmaya başlamıştır. E.Wallerstein bunun dünyada bir kaosa sebebiyet vereceğini görür ve küresel yapının evrensel sosyal politikalardan uzaklaşmaması gerektiğini vurgular.
İçinde yaşadığımız ekonomik sistemin en önemli iki yanlışından birinin, tam istihdamı sağlama konusunda gösterdiği başarısızlık, diğerinin ise gelir ve servet dağılımındaki büyük eşitsizlik olduğunu hala ne kadar görmezden gelebilecekler? Gelişen teknolojiler ile atıl duruma düşen insan sayısı her geçen gün fazlalaşırken bir yanda da sermaye sahipleri karlarını büyütmeye devam ediyorlar. Komple liberal sistemin çöküşüne giden bir gidişat.Zenginlerin karlarından feragat etmesi gerekiyor sistemin kurtarılması için. Marx'ın Kapitalinde söylediği temel savlara tabi ki dayanak oluyor bu durum ancak Marx'ın bahsettiği sistemde işçilerin sendikal yaklaşımları gelecek için söz konusu olamayacak çünkü teknolojiler insanları işlevsiz bıraktıkça bir işçi sınıfından söz etmek de pek mümkün olmayacak.Bu yüzden işin siyasal tarafında bir işçi devriminden bahsetmekte gelecekte pek mümkün olmayacak. Komünizmin amacını başka şekilde gerçekleştirmek yine de mümkün ;evrensel gelirden zenginlerin payının bir kısmını vergilerle bu insanların sağlık,barınma,eğitim gibi temel ihtiyaçları pekala karşılanabilir.
Sonuç olarak Piketty,Krugman ve Stiglitz'in yaptığı da bu sentez durumudur esasen. Liberal demokrasi elden giderse medeniyette kalmaz tezini onlarda görüyor. Zenginlik vergileri konusuna bu kadar atıf bu yüzden boşuna değil. Progresif kapital modeli bu yüzden çok önemli...Yoksa hem devletler arası dengeler, hem insanlar arası gelir farkları, hem şirketler arası dengeler arasındaki makas çokça açılacak , önlem alınmaz ise bunun ekolojik ve sosyal sonuçları tüm dünyada mutlaka yaşanacaktır.
En basitinden bu politikalar gerçekleştirilmez ise iklim felaketi gibi bir durumda işlevsiz insanları silkeleyip atmak gibi bir çözümün ,zengin ve tüm teknolojiye sahip olan topluluğa son derece cazip geleceğini unutmamak gerekir.
Umarım ki bu yazılar güzel bir deneyim olur sizler içinde... (Twitter adresi : https://twitter.com/mehmetcagdasi)
Hakkımda
- Mehmet Çağdaş Işim
- ENAG(Enflasyon Araştırma Grubu) kurucu üyesi,Msc. Bankacılık ve Finans, Planlama Mühendisi,PMI® (Project Management Institute Member), Mühendisler için Python Programlama ve Uygulamalari kitabının yazarı. "Rusya’nın buzullarından, Güney Asya’nın tropikal iklimlerinden, Körfez ülkelerinin çöllerinden geçmiş bir ‘Dünyalı’…"
29 Kasım 2019 Cuma
19 Kasım 2019 Salı
E. Wallerstein'ın Ardından Modern Dünya Sistemi Teorisi
Modern dünya sistemi teorisi, 1960’lı yıllarda, sosyalizmin popüler olduğu bir dönemde, E. Wallerstein tarafından bulunan bir fikir idi... Türkiye’den de Reşat Kasaba ile Şevket Pamuk, bu fikri, Osmanlı devleti açısından geliştirmiştir. Wallerstein, Afrika ile ilgili yaptığı araştırmalarda bu teorisini daha da derinleştirdi.
Dünya ekonomisinin derinleşip büyümesi için elverişli bir ortamı hazırlayan gelişmeler;
ı. merkantilist engellerin kaldırılması.
ıı. yeni altın yataklarının keşfi.
ııı. iletişim ve ulaşım ağının genişlemesi.
ıv. yaygın bir savaş çıkmaması.
v. 19. yüzyılın ikinci yarısında mal, insan ve sermaye akışının gelişmesi.
Wallerstain’e göre iki dünya sistemi vardır:
1. Dünya imparatorluğu: merkezi bir siyasal gücün denetlediği iktisaden kendi kendine yetme gücü daha fazla ve bürokrasinin artık üzerinde önemli bir tasarruf imkanına sahip olduğu bir bütünlüktür.
2. Dünya ekonomisi: çok merkezli siyasal yapıların bulunduğu, merkezi bürokrasinin görece güçsüz olduğu sistemdir. 2.sinin 1.sine göre üstün tarafı, teknolojik değil, bu siyasal düzeyin özgünlüğüdür.
Merkez–çevre/dünya sisteminin öğeleri:
1. Denk olmayan değiş–tokuş/ticaret kavramıdır. merkez, uzun erimli ticaret ağlarının kontrolüyle oynayarak ve merkezde üretilen yüksek statü mallarının yerel üretimine müdahale ederek yerel ekonomileri iyice özelleşmiş hammadde sağlayıcılarına dönüştürür.
2. Merkezin çevreye oranla teknolojik üstünlüğü vardır.
3. çÇvredeki topluluklarla karşılaştırıldığında büyük ölçüde içsel benzerlik, uyum vardır.
ticaret üzerinden 16. yüzyılda bir “dünya ekonomisi” oluştu. meta ve insanların dolaşımı ve değişimi sürecinde dünya ekonomisi sürekli genişledi ve sonunda dünya çapında niteliksel ve hiyerarşiye dayalı bir iş bölümü ortaya çıktı: “merkez–çevre–yarı–çevre ve dışsal bölgeler”. bu bölgelerin oluşmasında temel itkiyi sağlayan ticaret olmuştur. burada;
Merkez (çekirdek): ayrı, karmaşık ekonomilere sahip, oldukça gelişkin teknolojik beceri ve üretim süreçleriyle ayırt edilen ve ihraç için yüksek kalite mallar üreten alanlardır. nitelikli emek biçimi ve kapitalist ekonomi mevcuttur.
Çevre: niteliksiz emek biçimi ve tarımın ağırlığı vardır.
Yarı–çevre: merkez ile çevre arasında risk azaltıcı bir tampon rolü olan bölgedir. Siyasal açıdan, çevreden daha bağımsızdır.
Dışsal bölge: dünya ekonomisinin dışında olan, kendi kendine yeterli, devasa dünya imparatorluğu. Örn; Dünya ekonomisine katılmadan önceki Osmanlı İmparatorluğu ve Rus Çarlığı.
Bu sistemde “sıfır–toplam oyunu” vardır. Sıfır–toplam oyunu: dünya sisteminin tek merkezli olması, sistemin çeşitli bölgelerinin yükselişlerini diğerlerinin düşüşüyle ilişkilendirir. Bunun sonucunda, merkez hiç genişlemez. Şöyle ki, yarı-çevre durumunda olan bir ülke merkeze doğru yükselirse, merkezde olan bir ülkede yarı-çevre durumuna düşer. kesintisiz birikim itkisinin güttüğü kapitalist dünya ekonomisi, “dünya haline gelene dek tedricen yayıldı”. ülkeler sistem içerisinde yukarı veya aşağı doğru gidebilirler. Örneğin; 16. yüzyılda büyük Britanya yarı- çevreden merkeze doğru; İtalya ise, aynı dönemde merkezden yarı-çevreye doğru hareket etti.
Merkez ile çevre arasında eşitsiz mübadele üzerinde bir “artık” transferi gerçekleşir. Çevre ülkeler, giderek belirli malların üretiminde ve merkeze ihracında uzmanlaşır. merkezin teknolojik içerikleri yoğun metalar alır.
16. yüzyılda ortaya çıkan kapitalist dünya ekonomisi, asalak bir bürokratik sınıfa gerek kalmadan, üreticilerin daha doğrudan sömürüldükleri yapılar olması anlamına gelir.
Bir zamanlar köylülerden çeşitli yollarla artı-ürünü çekip alan toprak sahipleri(aristokratlar) vardı. Ama bir dizi nedenden dolayı bu sistem (feodalite), 1250 veya 1300 civarında bir yerlerde Avrupa’da ciddi sorunlarla karşılaştı. köylü devrimleri ve nüfusun azalması, “feodalizmin krizi” denilen şeyi üretti. Zengin köylülüğü engellemek için toprak sahipleri yeni bir stratejiye yöneldi. Bu strateji, feodal sistemin kapitalist dünya ekonomisine dönüştürülmesiydi. Stratejik hedef, ayaklanan köylüler sorununu 16. y.y. ekonomisinin coğrafi sahasını genişleterek daraltmaktır. Kriz şimdi, üreticilerin gelirlerine yerleştirilmişti. Böylece büyük bir toplumsal kategori olarak “yoksullar” yaratılmıştı. nitekim sanayi devrimi’nin maliyetlerini ilk aşamada ingiliz emekçileri yüklenmişti. ancak fabrikalarda çalışmaya başlayan işçiler, sanayi devriminin gerçekleştirdiği üretim sıçramasından uzun süre yararlanamamıştır.
Dünya ekonomisinin derinleşip büyümesi için elverişli bir ortamı hazırlayan gelişmeler;
ı. merkantilist engellerin kaldırılması.
ıı. yeni altın yataklarının keşfi.
ııı. iletişim ve ulaşım ağının genişlemesi.
ıv. yaygın bir savaş çıkmaması.
v. 19. yüzyılın ikinci yarısında mal, insan ve sermaye akışının gelişmesi.
Wallerstain’e göre iki dünya sistemi vardır:
1. Dünya imparatorluğu: merkezi bir siyasal gücün denetlediği iktisaden kendi kendine yetme gücü daha fazla ve bürokrasinin artık üzerinde önemli bir tasarruf imkanına sahip olduğu bir bütünlüktür.
2. Dünya ekonomisi: çok merkezli siyasal yapıların bulunduğu, merkezi bürokrasinin görece güçsüz olduğu sistemdir. 2.sinin 1.sine göre üstün tarafı, teknolojik değil, bu siyasal düzeyin özgünlüğüdür.
Merkez–çevre/dünya sisteminin öğeleri:
1. Denk olmayan değiş–tokuş/ticaret kavramıdır. merkez, uzun erimli ticaret ağlarının kontrolüyle oynayarak ve merkezde üretilen yüksek statü mallarının yerel üretimine müdahale ederek yerel ekonomileri iyice özelleşmiş hammadde sağlayıcılarına dönüştürür.
2. Merkezin çevreye oranla teknolojik üstünlüğü vardır.
3. çÇvredeki topluluklarla karşılaştırıldığında büyük ölçüde içsel benzerlik, uyum vardır.
ticaret üzerinden 16. yüzyılda bir “dünya ekonomisi” oluştu. meta ve insanların dolaşımı ve değişimi sürecinde dünya ekonomisi sürekli genişledi ve sonunda dünya çapında niteliksel ve hiyerarşiye dayalı bir iş bölümü ortaya çıktı: “merkez–çevre–yarı–çevre ve dışsal bölgeler”. bu bölgelerin oluşmasında temel itkiyi sağlayan ticaret olmuştur. burada;
Merkez (çekirdek): ayrı, karmaşık ekonomilere sahip, oldukça gelişkin teknolojik beceri ve üretim süreçleriyle ayırt edilen ve ihraç için yüksek kalite mallar üreten alanlardır. nitelikli emek biçimi ve kapitalist ekonomi mevcuttur.
Çevre: niteliksiz emek biçimi ve tarımın ağırlığı vardır.
Yarı–çevre: merkez ile çevre arasında risk azaltıcı bir tampon rolü olan bölgedir. Siyasal açıdan, çevreden daha bağımsızdır.
Dışsal bölge: dünya ekonomisinin dışında olan, kendi kendine yeterli, devasa dünya imparatorluğu. Örn; Dünya ekonomisine katılmadan önceki Osmanlı İmparatorluğu ve Rus Çarlığı.
Bu sistemde “sıfır–toplam oyunu” vardır. Sıfır–toplam oyunu: dünya sisteminin tek merkezli olması, sistemin çeşitli bölgelerinin yükselişlerini diğerlerinin düşüşüyle ilişkilendirir. Bunun sonucunda, merkez hiç genişlemez. Şöyle ki, yarı-çevre durumunda olan bir ülke merkeze doğru yükselirse, merkezde olan bir ülkede yarı-çevre durumuna düşer. kesintisiz birikim itkisinin güttüğü kapitalist dünya ekonomisi, “dünya haline gelene dek tedricen yayıldı”. ülkeler sistem içerisinde yukarı veya aşağı doğru gidebilirler. Örneğin; 16. yüzyılda büyük Britanya yarı- çevreden merkeze doğru; İtalya ise, aynı dönemde merkezden yarı-çevreye doğru hareket etti.
Merkez ile çevre arasında eşitsiz mübadele üzerinde bir “artık” transferi gerçekleşir. Çevre ülkeler, giderek belirli malların üretiminde ve merkeze ihracında uzmanlaşır. merkezin teknolojik içerikleri yoğun metalar alır.
16. yüzyılda ortaya çıkan kapitalist dünya ekonomisi, asalak bir bürokratik sınıfa gerek kalmadan, üreticilerin daha doğrudan sömürüldükleri yapılar olması anlamına gelir.
Bir zamanlar köylülerden çeşitli yollarla artı-ürünü çekip alan toprak sahipleri(aristokratlar) vardı. Ama bir dizi nedenden dolayı bu sistem (feodalite), 1250 veya 1300 civarında bir yerlerde Avrupa’da ciddi sorunlarla karşılaştı. köylü devrimleri ve nüfusun azalması, “feodalizmin krizi” denilen şeyi üretti. Zengin köylülüğü engellemek için toprak sahipleri yeni bir stratejiye yöneldi. Bu strateji, feodal sistemin kapitalist dünya ekonomisine dönüştürülmesiydi. Stratejik hedef, ayaklanan köylüler sorununu 16. y.y. ekonomisinin coğrafi sahasını genişleterek daraltmaktır. Kriz şimdi, üreticilerin gelirlerine yerleştirilmişti. Böylece büyük bir toplumsal kategori olarak “yoksullar” yaratılmıştı. nitekim sanayi devrimi’nin maliyetlerini ilk aşamada ingiliz emekçileri yüklenmişti. ancak fabrikalarda çalışmaya başlayan işçiler, sanayi devriminin gerçekleştirdiği üretim sıçramasından uzun süre yararlanamamıştır.
7 Kasım 2019 Perşembe
FED Repo Yoluyla Balonları Büyütüyor
ABD tahvillerine biraz göz atan insanlar FED'in yapay olarak repo yoluyla para bastığını ve piyasayı manüple ettiğini görür.( FED 6 ay boyunca bu durumu devam ettireceğim diyerek deklare etti bu durumu zaten)Bunları gören insanlar ABD'nin bu parayı kendi borsalarına soktuğunu ve doğal olarak hem sp500 de rekorlar kırdırdığını hem de dolar endeksini arttırdığını da görür. Faiz düşürse de bunu bilen yatırımcıların çokluğu nedeniyle(her yerde resesyon var dolara kaçış çok da normal zaten) dolar endeksi dişe dokunur biçimde düşmüyor. Gelişmekte olan ülkeler bu paradan ne yazık ki nasiplenemiyor çünkü kendi yarattığı balona ancak yetiyor bu paralar yani qe ama qe değil denen durum da tam olarak böyle bir şey.(Vadesi gelen tüm repoları yenilemezse yani API açmıyorum derse bilanço eski seviyesine mecbur geri döner. Diğer ihtimal liberalizmin çöküşü demek zaten. Sonsuza kadar para basacağım demezler herhalde!) Peki diğer yatırım argümanlarında ne oluyor bu arada? Tahvil faizleri arttıkça altın ve diğer değerli metal emtiaları seviye olarak geriliyor.
Kısaca korktuğum oluyor. Tahvillerden çıkıyorlar borsayı şişirip altını en uygun yerden pumplayabilirler(btc jargonunda bir nevi koyun sürü hikayesi) ki bu arada ABD dışındaki küresel resesyon sebebiyle dolar endeksini de yükseltip altından en uygun yerden nakite geçmelerini beklerim böyle bir durumda zaten bu 3 sene önce söylemeye başladığım bir hikaye idi.(Eski yazıları havaya yazmıyorum o yazılarımı okuyanlar biliyorlar hikayeyi) Hikaye git gide senarist üretkenliği azaldığından dolayı sarpa sarıyor ve tükeniyor. Küreselde 2008'in aynısı aslında senaryo...Nitekim ''Ponzi'' modelleri patlamak için kuruluyor. Bu filmi daha önceden izleyenler için çok sürpriz yok. Spoiler vericek olursam katil uşak çıkacak filmin sonunda ki tüm ihale Trump'a yıkılırsa her şey süt liman olur zaten demokratların uğraşları(azletme davaları vs.) da o yönde...
Kısaca korktuğum oluyor. Tahvillerden çıkıyorlar borsayı şişirip altını en uygun yerden pumplayabilirler(btc jargonunda bir nevi koyun sürü hikayesi) ki bu arada ABD dışındaki küresel resesyon sebebiyle dolar endeksini de yükseltip altından en uygun yerden nakite geçmelerini beklerim böyle bir durumda zaten bu 3 sene önce söylemeye başladığım bir hikaye idi.(Eski yazıları havaya yazmıyorum o yazılarımı okuyanlar biliyorlar hikayeyi) Hikaye git gide senarist üretkenliği azaldığından dolayı sarpa sarıyor ve tükeniyor. Küreselde 2008'in aynısı aslında senaryo...Nitekim ''Ponzi'' modelleri patlamak için kuruluyor. Bu filmi daha önceden izleyenler için çok sürpriz yok. Spoiler vericek olursam katil uşak çıkacak filmin sonunda ki tüm ihale Trump'a yıkılırsa her şey süt liman olur zaten demokratların uğraşları(azletme davaları vs.) da o yönde...
US10Y,US2Y veUS3M tahvil faizleri ile DXY,SP500 ve Gold verileri |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)