Hakkımda

Fotoğrafım
ENAG(Enflasyon Araştırma Grubu) kurucu üyesi,Msc. Bankacılık ve Finans, Planlama Mühendisi,PMI® (Project Management Institute Member), Mühendisler için Python Programlama ve Uygulamalari kitabının yazarı. "Rusya’nın buzullarından, Güney Asya’nın tropikal iklimlerinden, Körfez ülkelerinin çöllerinden geçmiş bir ‘Dünyalı’…"

15 Eylül 2019 Pazar

Forex Piyasası ve Varantlar ile Oyun Teorisi

Forex(Foreign Exchange) piyasaları gelişen internet teknolojileri ve bilişim ve iletişimin yaygınlaşması ile son yıllarda çok popüler hale geldi. Hacim olarak günlük 6 trilyon $'lık bir piyasa ile karşı karşıyayız. Bunun istatistiklere göre 1,5 trilyonu bireysel yatırımcılardan gelen işlemlerden oluşuyor. Paranın hacmini görünce haliyle iştahı artan bireysel yatırımcıyı aydınlatmak amacıyla bu yazıyı kaleme alıyorum. 

Forex'te yapabileceğiniz işlemler, dövizden,hisselere, endekslere, emtialara kadar çok çeşitli bir yelpaze mevcut. Teknolojik alt yapısı sayesinde 24 saat işlem yapabiliyorsunuz. 

Varant Nedir?

Menkul kıymetlendirilmiş opsiyonlar olarak da anılan varant, yatırımcısına bir dayanak varlığı, belirli bir fiyattan ve belirli bir vade içinde alma ya da satma imkanı tanıyan finansal enstrümanlardandır. Alım veya satım varantı olarak 2'ye ayrılırlar. Varantın içinde bilmeniz gereken terimler; duyarlılık,varantın deltası,basit kaldıraç,etkin kaldıraç,zaman değeri,varantta teta,ro,içsel değerli veya değersiz varantlar gibi çok çeşitli matematik fonksiyonları vardır. 
-Duyarlılık;varant fiyatının 0,01 Türk lirası değişmesi için dayanak varlığın fiyatının ne kadar değişmesi gerektiğini göstermektedir. 
-Delta;dayanak varlıktaki 1 birim değişimin, varantın fiyatını yaklaşık ne kadar değiştireceğini göstermektedir.
-Basit kaldıraç = Dayanak varlık fiyatı / (Varant fiyatı * Dönüşüm oranı)
-Etkin kaldıraç = Delta * Basit kaldıraç
-Zaman değeri; varant fiyatıyla içsel değeri arasındaki farktır.
-Teta; dayanak varlıktaki vadeye kalan gün sayısı ile varant fiyatı arasındaki ilişkidir.
-Ro;Varant fiyatının faiz oranlarına duyarlılığını gösterir.
-Alım varantının içsel değeri;(Dayanak varlık fiyatı – Kullanım fiyatı) * Dönüşüm oranı
-Satım varantının içsel değeri;(Kullanım fiyatı – Dayanak varlık fiyatı) * Dönüşüm oranı

Şimdi bunları aşağı yukarı öğrendiğimize göre size işin aslını anlatabilirim. Genelde kurumsal yatırımcılar(özel şirketler,portföy yönetim kurumları,aracı kurumlar,bankalar) bu işlemlerde bireysel yatırımcıların pozisyonlarını görebiliyor. Senelerdir bu işlerde artıya(kar eden) geçebilen bir bireysel yatırımcı göremedim. Bu birazda piyasamızın sığ olması ile alakalı dış piyasada biraz daha bireysel yani küçük yatırımcıyı koruyan bir yapı mevcut. Biz de bu yapı uzun zamandır kurulamadı o yüzden de bu piyasa dünyaya nazaran bizde geride bulunuyor. Kurumsal yatırıcımların yani büyük yatırımcıların da kendilerince içlerinde bir hiyerarşi bulunuyor. Zaten bu yatırımcılar deltasından ve gamasındaki farklardan para kazanıyor. Önce bunu anlamak gerekir. 

Örneğin bir yatırım argümanı düşünün ki(misal dolar olsun) bunda bir firma aylık  periyodlarda düzenli olarak 30 kuruşluk hem alım hem satım tarafında bir delta oluştursun bu kişi için piyasanın volatil olması 12 ayda bu işlemi sürekli yaparak 12*30 kuruştan=3,6 TL kar oluşturur. Bir başka firmanında aynı işlemi 3 ayda bir tekrarladığını düşünün yine benzer bir kar  amaçlasın bu düzenli işlemlerde yine aynı şekilde ancak bu sefer oynaklığın biraz daha artmasını ister. Benzer durumu senede 2 defa işleme giren ile senede 1 defa tek seferde bu işlemleri açan diğer büyük başları da düşünün. İşte geçen sene ağutos ayındaki dolardaki dalgalanmaların sebebini böylece anladınız. Büyük balıklar küçük balıkları belli periyotlarda deltasını alarak ve satarak illaki yiyecektir. Bu durumda olayın önüne geçmek için swap oranlarında değişikliğe gidildi ve oynaklık kısmen de olsa durdu. Ancak bu sefer MB'nin piyasada aktif olduğunu gördük. MB'de pozisyonlar açıyor ve kapıyordu. Şimdilik karlarını alan yatırımcılar diğer argümanlarda daha çok işlemler yapıyordu. Tahvil olsun, borsalar olsun ,altın gibi emtialar olsun vs. bunlara da girip çıktığını biliyoruz. Ancak MB'nin elinin güçsüz duruma düştüğü bir durumda büyük yatırımcının tekrardan piyasaya girip çıkabileceğini ve bizi küçük yatırımcı pozisyonuna düşürebileceği bir durum oluşabilir mi? Kesinlik içeren bir yargıda bulunmak zor ancak periyotları takip ettikçe hangi oyuncunun hangi oranda nerede para akışı sağladığını hangi argümanları yükselttiğini düşürdüğünü aşağı yukarı tahmin ederken aralarındaki korelasyonlara bakıyoruz. Sizin burada dikkat etmeniz gereken durumlar;Faiz oranları,enflasyon oranları,kurlar,tahviller,emtialar, borsalar bu para akışının makro iktisadi kısmında nitekim yer tutan cds oranları,banka notları vs,sanayi üretim rakamları,enerji harcamaları üretimleri gibi argümanları takip ederek bulmaya çalışıyoruz. 

Başta ne kadar cazip geliyordu oo dönen paraya bak muazzam ben de kendime bir pay almalıyım bundan kesinlikle diyordunuz ama hikayeyi izleyince durumun öyle olmadığını anlıyorsunuz. Tam bir holdem poker masası gibi düşünün bu durumu.Az önce anlattığım işte sürekli masaya oturmak için artan oranda bir meblağ istendiğini düşünün. Teminatları bu meblağlara benzetebilirsiniz. Teminatınız oranında çünkü oyunun içinde kalabiliyorsunuz. Burada belirli oyun teorileri dönüyor, kimisi işlemleri copy ediyor,kimisi 2 işlemden birinde blöf yapıyor,kimisi elindeki kağıtlara güveniyor sürekli rest çekiyor kimisi size güven verip ardırdan blöf çekiyor kimiside random takılıp oynamaya çalışıyor masada. Oyun teorisinin kurucusu John Nash'e göre uzun uğraşlar sonunda bir süreden sonra herkesin memnun kaldığı bir durum oluşur. Buna nash dengesi deniyor. Böyle bir durumda bütün oyuncular bulundukları yerden memnundur ve beraber hareket etmeye başlarlar. Herkesin faiz indirimlerini beklemesi,piyasanın bu durumlara ters tepkiler vermesi bu yüzden iyi bir şey değildir çünkü toplu hareket eden bir grup varınızı yoğunuzu alıp masadan kalkmanıza sebep olabilir.(bknz. Arjantin)

Peki forex'den para kazanabilirim diyor musunuz hala? Bununla ilgili bir çok dayanak varlıktaki periyodik sistemleri araştırdım birbirleriyle korelasyonlarını inceledim ve inceliyorum 10 yıllık tahvil 3 aylık bono ilişkisini hatırlayanlarınız bilirler. Krizler sırasında tahvil ve döviz hareketleri olsun,altın hareketleri olsun, borsaların hareketleri olsun hepsindeki değişimlerin bir anlam içeriği var bunları biliyorsanız ufakta olsa arta kalan karlardan belki yakalarsınız. Yoksa açık açık büyük balıklara yem olursunuz. Yani iktisadi ve finansal bir ekonomi bilgisi temeliniz yoksa kendi görüşümce uzak durun. Yoksa yaşayarak tecrübe edersiniz. 

6 Eylül 2019 Cuma

On the Rise of Despot Powers in the World

There was a system in which the riches created by the labor-class labor were completely destroyed, leading to stagnation and downward decline in their wages, creating the greatest level of social inequality in society. It is normal that this situation creates leaders who do not respect human rights all over the world.

In this case, extensive changes were required in the legal framework to maintain the neoliberal system and to facilitate the sovereignty of the capital owners. I can't make sense of why people are despots who do this. Trump, Le Pen, Putin, Boris and others are the leaders who serve the same system regardless of the society they live in. In the last phase when the neoliberal system transforms even developed countries, the majority of society cannot be expected to evolve over democracy. After that, leaders who respect human rights in the developed countries died. Don't be a utopian character who doesn't understand the neoliberal system. For this reason, the seizure of the acquired labor rights of despot leaders is the result of a natural cycle of neoliberal order.


It is clear that monetary policies, which the US economy and financial system once regarded as normal, cannot tolerate any return, since the financial collapse of 2008, all of these trends and processes have reached new levels. Anyone looking at the money supply charts can easily see this.


It has created the condition that production tools take the place of labor, that is to say, with technological advances, production has reached an enormous amount of value, and that robotic technologies have reduced wages. The decrease in the value ratio was also seen as specific to the last period.


As I have said many times before, if you remove the humans from the equation, you will not find a community that will receive the commodity from which capital is to be obtained.



3 June 2019 Monday

1 Eylül 2019 Pazar

Vatandaşlarımız mülksüzleştiriliyor mu?

Mülksüzleştirme probleminde kapitalizmin kullandığı normları ve bunun istikrarlı bir biçimde gelişmesine ayna tutmak için bildiğiniz üzere konu hakkında bir anket açmıştım. Bu anketimizde hangi dönemlerde, ''toprak reformu sırasında verilen mülklerin'' ağırlıklı olarak satıldığını veya satılmadığını sizlere sormuştuk.

Twitter anketi


Oldukça ilginç veriler ortaya çıktı.3 kuşak şeklinde bu işe bakar isek her kuşağa da 30 yıllık bir süre verirsek ilk kuşak cumhuriyet sonrası oluşan ilk 30 yıllık dönemi 2. kuşak ondan sonraki 30 yıllık dönemi ve günümüz yetişkin kuşağı ise en son bulunduğumuz zaman dilimindeki kuşağı belirtiyor.

Bu bağlamda duruma yaklaşır isek;Toprakların verilen ilk dönemde satılması sanayi devrimine geç giren ülkemizin fabrika atılımlarının ve toplu tarımın yapıldığı yıllara denk gelmesi aynı zamanda kapitalizmin merkezileşme argümanlarından biri olan kentleşme yapısında saklı olduğunu düşünüyorum.Tabi bu kavramların ilk emekleme biçiminde olduğu yıllar bu seneler..Nitekim topraklarını işlemek yerine bunları satan 1. kuşak  zamanında ,büyük buhran dönemlerinin oluşması ve 2. dünya savaşının yaşanması süreçleri ile de doğrudan ilişkileri daha fazla bulunuyor. Daha sonrasında 1. kuşaktan 2. kuşağa erişebilen topraklar ise sanayinin iyiden iyiye güçlendiği ve büyükşehirlerin gücünü oluşturduğu bir yapıda ilerliyor... Kentli nüfus artışı bir nevi ücret artışlarından etkileniyor aynı zamanda 1. kuşağın nüfusu yoğunlaştıran ve ikame iş gücü yaratan bir nüfus patlaması oluşturuluyor. Buna artık nüfus değeri deniliyor. Bir tarafta savaşa girmemenin sonucu olarak tezahür ediyor bu durum aynı zamanda. Ancak şöyle bir handikapı oluşuyor miras yoluyla topraklar çocuklara kaldığı için bunun tezahürü olarak bölünmeye başlıyor ve  tarımda yavaş yavaş eski getiri düzeyi kalmıyor ve zorunlu bir köyden kente göç dalgası oluşuyor. 2. kuşak zamanındaki eğitim sisteminin yavaş yavaş oturması ve üniversite yapılarının da yine büyükşehirlerde oluşturulması köyden kente göçe yardımcı olan diğer unsurlar. 2. kuşaktada bu toprakların satılması ve kent nüfusunun aynı zamanda sanayileşme ile biraz daha artması ile iyiden iyiye gerileyen bir tarım oluşmaya başlıyor ve mülksüzleşme daha da derin bir biçimde ilerliyor. Burada 2. kuşağın 1. kuşağa göre kendine yeten yapıdan yavaş yavaş kopması ile tüketen toplum yapısının ilk temellerini aynı zamanda görmeye başlıyoruz. Makineleşme ve merkezileşme politikaları ile ilerleyen bu süreç son döneme girdiğinde ise satılacak toprakların kalmaması ve kendi kendine yeten bir yapıdan ziyade finansal sisteminde buna göre kurgulandığı aynı zamanda sosyal ve politik yapınında kapital sistemin iyice acımasızlaşması ile tezahür etti. 3. kuşak aynı zamanda teknolojinin en top yaptığı döneme denk düşüyor ki kapitalizmin burada işverenleri tekelleştirdiği, ücretli elemanlığın olağan sayıldığı, nüfus artış hızından dolayı toplumdaki işsiz sayısının arttığı, bunların çalışanların yanında ciddi bir çoğunluk oluşturduğu göçmen politikaları ile de bu oluşan nüfusun iyiden iyiye arttırıldığı ve ücret sıkalalarını çok çok aşağı getirdiği bir dönemi hep birlikte görüyoruz. Çalışan insana çalışmayanı göstererek işverenlerin işçiler üzerindeki baskısının arttığını aynı zamanda niteliksiz işçiliği de körükleyerek herkesin başka alanlarda işler yaptığı kır halkının çoğunluğunun başta da belirttiğim gibi köklü bir biçimde mülksüzleştiren sanayinin tüm iç piyasayı ele geçirdiği ve istediği biçimde at koşturduğu bir dönem oluşturdu. 

Tesadüfen bu işlerin yapılmadığını,sistematik şekilde üreten toplum yapısından tüketen toplum yapısına bir dönüşümün yaşandığını 3 dönem halinde sizlere sundum. İstatistiki verileri sizlerle paylaşmıyorum konu daha fazla uzamasın ve bütünlüğü kaybolmasın diye, ancak ulaşmak isteyenler için internette her bilgi var, tez hazırlığı olan varsa da bu çalışmayı yaparken dayandırdığım verileri(anketten hariç) paylaşabilirim. Bu yüzden anketler işin birazda insanlarda farkındalık yaratmak için popülist kısmı ancak anket sonuçlarının verilerle uyuşan ve istatistikleri doğrulayan bir yapıda olduğunu söyleyebilirim. Buradaki asıl konumuz kapitalizmin tüm ülkeyi ücretli köleliğe dönüştürdüğü, dönüşseniz bile sizleri açlıkla sınadığı ve her an işinizi kaybetme korkusuyla tehdit ettiği ve bu döngüden çıkmanız halinde ikame işçinin anında bulunduğu kentlerin gettolarında mülksüzleşmiş insan yığınlarının oluştuğu bir dönemi herkesin faydasına olması açısından sizlerle paylaştım... 

Çözüm ne derseniz tekrardan üretim toplumu  yapısı kurulmalı ve en azından kendi kendine yeten bir yapıya tekrar bürünülmeli bunların hepsi ancak herkesin ağzında sakız olan ''yapısal reformlar'' ile gerçekleşebilir.