Son yıllarda, Türk Lirası'nda (TL) carry
trade yeniden gündeme gelmiştir. Bu durum, özellikle yüksek faiz oranları
nedeniyle yatırımcıların ilgisini çekmektedir. Ancak bu sürecin getirdiği
fırsatlar kadar, dikkat edilmesi gereken riskler de bulunmaktadır. Bu yazımda
bu konulara değineceğim.
Carry Trade: Neden Yeniden Gündemde?
1. Yüksek Faiz Oranları: Türkiye,
enflasyonla mücadele amacıyla yüksek faiz oranları uygulamaktadır. 2024 yılı
itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politika faiz oranı %50
seviyesindedir. Bu durum, düşük faiz oranlarına sahip diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında TL'yi daha cazip hale getirmektedir.
2. Döviz Kurlarındaki Dalgalanmalar: 2024 yılında TCMB'nin döviz kurunu
istikrarlı tutma çabasından dolayı seçildi ancak carry trade stratejileri
genellikle kur risklerini artırabilir. Bu tür yatırım stratejileri, ülkeden ani
sermaye çıkışlarına yol açarak ekonomik istikrarı tehlikeye atabilir. Ki az
sonra onu da ayrı bir başlıkta konuşacağız.
Şekil 1: Faiz Oranları ve Enflasyon Oranı
Carry Trade'in Geçmişi ve Kur Riski
Carry trade, özellikle 2000'lerin başında
Japon Yeni (JPY) gibi düşük faizli para birimlerinden borçlanarak TL gibi
yüksek faizli para birimlerine yatırım yapmak suretiyle popüler hale gelmiştir.
Bu strateji, yüksek faiz getirisi sağlarken, döviz kurlarındaki dalgalanmaları
artırarak riskleri de beraberinde getirmektedir.
Örneğin, 2018 yılında TL'nin hızlı değer kaybını hatırlayanlarınız iyi bilir
süreci hatırlamayanlar için de yazalım, o dönem ki bilinçli tercihler yabancı
yatırımcıların ani çıkışlarına sebep olmuş ve Türkiye ekonomisinde ciddi bir
kur krizine yol açmıştır. Bu tür ani çıkışlar, döviz rezervlerinin hızla
tükenmesine ve ekonomik istikrarın bozulmasına neden olabilir. 2024 yılı Haziran
ayı itibarıyla Türkiye'nin döviz rezervleri 86 milyar dolar seviyesindedir,
ancak ani bir sermaye çıkışı durumunda bu rezervler hızla aynı 2018 de yaşanan
tabloyu tekrardan yaşatacak ve ani kur riski doğuracaktır.
Ekonomik Riskler
1. Politik ve Ekonomik Belirsizlikler:
Türkiye'nin iç ve dış politikadaki belirsizlikleri, yatırımcı güvenini
etkileyebilecek önemli bir faktördür.
2. Enflasyon ve Para Politikaları: 2024
yılı Mayıs ayına göre Türkiye'nin yıllık enflasyon oranı %75.45 seviyesindedir.
Yüksek enflasyon, para politikalarının sıkılaştırılmasına neden oldu ancak NAS
zamanı hatalarını da hala aklımızda tutuyoruz. Bu hataların tekrarında faiz
oranlarında ve carry trade getirilerinde dalgalanmalara yol açabilir.
Şekil 2: Dış Borcun Vade Profili
Türkiye'nin Bilanço Riskleri
Türkiye'nin dış borç yükü, özellikle kısa
vadeli borçlanmalara olan bağımlılığı nedeniyle önemli riskler
barındırmaktadır. 2024 yılı itibarıyla Türkiye'nin toplam dış borcu 470 milyar
dolar olup, bunun 190 milyar doları kısa vadeli borçlardan oluşmaktadır.
Küresel piyasalardaki dalgalanmalar, Türkiye'nin borç ödeme kapasitesini ekstra
zorlayabilir. Bu nedenle, yatırımcı güveninin korunması ve ekonomik
politikaların dikkatle yönetilmesi büyük önem taşımaktadır. Buradaki her
davranış biçimi kontrollü yapılmalıdır. Özellikle veri güvenliği bu aşamada
devreye girmelidir. Nitekim doğru ölçümlemediğiniz enflasyon verisi faizin yanlış
belirlenmesine haliyle kur seviyesinin de hatalı olmasına sebep olur. Bunların
bilançodaki etkisi ise 2018 deki yapıya benzer olursa devalüasyon kaçınılmaz
bir hal alacaktır.
Ticaretin Ekonomiye Katkısı
Dünya Bankası verilerine göre, 2024 yılında
Türkiye'nin GSYİH'sinin %36'sı ticaretten gelmektedir. Bu durum, ülkenin
küresel ekonomiyle entegrasyonunu ve dış ticarete olan bağımlılığını
göstermektedir. Bu sebeple dış politikanın önemi iyice idrak edilmelidir.
Şekil 3: Ticaretin GSYİH'ye Oranı
Enerji Jeopolitiği ve Türk-Rus İlişkileri
Enerji ithalatı, Türkiye ekonomisi üzerinde
önemli bir etkiye sahiptir. Rusya ile olan enerji ilişkileri, hem ekonomik hem
de politik anlamda stratejik bir öneme sahiptir. 2024 yılı itibarıyla
Türkiye'nin enerji ithalatının toplam ithalat içindeki payı %28'dir. Bu
bağlamda, enerji güvenliğini sağlamak ve ekonomik dayanıklılığı artırmak gereklidir ,dış
ilişkilerde bir gün NATO ertesi gün BRİCS sonraki gün AB konularında çark
edilmesi bu bağımlılığın sonuçlarından biri olsa da savrulan dış politakının maliyetinin ne olabileceği tabloda gayet net biçimde görülmektedir.
Şekil 4: Enerji İthalat Bağımlılığı
Gelecekteki Ekonomik Görünüm
Sonuç olarak Türkiye'nin ekonomik geleceği,
yüksek faiz oranlarını enflasyonla dengeleyebilme, dış borçları etkin bir
şekilde yönetebilme ve güçlü ticaret ilişkileri kurabilme yeteneğine bağlıdır.
TL'nin istikrarı ve sağlam ekonomik politikaların uygulanması, risklerin
azaltılmasında ve sürdürülebilir büyümenin sağlanmasında belirleyici olacaktır.
Ancak yapılan hataların bu görünümde
döngüsel olarak tekrarlanması durumun daha da kötüye gideceğini nitekim carry
trade ile hızla gelen sıcak paranın aynı hızda kaçma huyu olduğunu bunun
bilançoya etkisini ve şu anki ekonomik görünümü size aktarmaya çalıştım.
Bu döngüsel durumların değişmesi için yapısal
reformların sözde değil özde yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu geçiş
yapılmaz ise ne yazık ki alım gücü düşen vatandaş uzun yıllar bu buhranlı duruma
hazır olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder