Hakkımda

Fotoğrafım
ENAG(Enflasyon Araştırma Grubu) kurucu üyesi,Msc. Bankacılık ve Finans, Planlama Mühendisi, Mühendisler için Python Programlama ve Uygulamalari kitabının yazarı.

3 Eylül 2024 Salı

Türkiye Ekonomisi Neden Bu Halde?

 Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumu daha kapsamlı bir şekilde değerlendirebilmek için, ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve hukuki açılardan yapılan analizlere ek olarak, göçmen akınının sosyolojik etkilerini de ele almak önemlidir. Aşağıda bu dört boyutun tümünü kapsayan entegre bir değerlendirme sunulmaktadır.


Ekonomik Açıdan:

Türkiye ekonomisi, son yıllarda çeşitli iç ve dış faktörlerin etkisiyle önemli zorluklar yaşamaktadır. Başlıca ekonomik sorunlar arasında yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanmalar, cari açık, dış borç yükü, işsizlik oranlarının artışı ve ekonomik büyümenin yavaşlaması yer almaktadır.


1. Enflasyon: Yüksek enflasyon oranları, hanehalkının alım gücünü düşürmekte, belirsizlik ortamını artırmakta ve yatırımların önünde engel oluşturmaktadır. TÜİK'in resmi verilerine göre açıklanan enflasyon oranlarının halkın gerçek alım gücünü yansıtmadığına yönelik tartışmalar sürerken, ENAG’ın açıkladığı enflasyon oranları ile resmi veriler arasındaki fark bu tartışmaları daha da derinleştirmektedir.


2. Döviz Kuru: Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısındaki değer kaybı, ithal ürünlerin maliyetini artırarak enflasyonist baskıyı artırmıştır. Döviz kurunun kontrol altına alınamaması, yatırımcı güvenini zedelemekte ve ekonomide öngörülebilirliği azaltmaktadır. Kur baskılaması politikaları ise uzun vadede ekonomiyi daha kırılgan hale getirmiştir.


3. Cari Açık ve Dış Borç: Türkiye, yıllardır cari açık veren bir ekonomiye sahiptir. Bu durum, ekonominin dövize olan bağımlılığını artırmakta ve dış borçlanmaya yol açmaktadır. Yüksek dış borç, özellikle kur artışları karşısında borçların geri ödenmesinde büyük riskler doğurmuştur.


4. İstihdam Sorunları: Artan işsizlik oranları, ekonomik krizlerin en belirgin göstergelerinden biridir. Genç işsizlik oranlarındaki yükseliş, sosyal sorunlara yol açarken, beyin göçünü de tetiklemektedir.


Sosyolojik Açıdan:

Ekonomik sorunların derinleşmesi, toplumda ciddi sosyolojik etkiler yaratmıştır. Ekonomik eşitsizlik, sosyal uyumsuzluk, göç hareketleri ve toplumsal huzursuzluk, bu etkilerin başlıcalarıdır.


1. Gelir Eşitsizliği: Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği, ekonomik sorunların etkisiyle daha da belirgin hale gelmiştir. Zengin ile fakir arasındaki uçurumun büyümesi, toplumsal huzursuzlukları artırmakta, sınıf farklılıklarını derinleştirmektedir.


2. Göç Hareketleri ve Mülteci Entegrasyonu: Son yıllarda Türkiye'ye gelen mülteci sayısındaki artış, ülkenin demografik yapısını ve sosyal dinamiklerini etkilemiştir. Mültecilerin entegrasyonu sürecinde karşılaşılan zorluklar, iş piyasasında rekabeti artırmakta ve bazı bölgelerde sosyal gerilimlere neden olabilmektedir. Eğitim, sağlık ve konut gibi temel hizmetlerde yaşanan yoğunluk, yerel halkın yaşam standartlarını etkileyebilir. Ancak, doğru politikalar ve entegrasyon stratejileri ile bu zorlukların aşılması mümkündür.


3. Toplumsal Huzursuzluk: Ekonomik sıkıntıların yarattığı stres, toplumsal huzursuzlukları artırmış, bireyler arasındaki güveni zedelemiştir. Ekonomik belirsizlik, sosyal bağların zayıflamasına neden olmuş ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmiştir.


4. Eğitim ve İnsan Kaynakları: Göç hareketleri, eğitim sistemine olan talebi artırmakta ve insan kaynaklarının etkin kullanımını zorlaştırabilmektedir. Ancak, iyi yönetildiğinde, farklı kültürlerden gelen bireylerin katkıları ekonomik ve sosyal gelişime olumlu yansıyabilir.


Psikolojik Açıdan:

Ekonomik ve sosyolojik sorunlar, toplumun psikolojisi üzerinde de olumsuz etkiler yaratmıştır. Bu durum, bireylerin ruh sağlığını, toplumun genel moralini ve sosyal dayanışmayı zayıflatmıştır.


1. Güvensizlik ve Kaygı: Ekonomik belirsizlikler, bireylerde gelecek kaygısını artırmakta ve genel bir güvensizlik ortamı yaratmaktadır. İşsizlik, enflasyon ve gelir kayıpları, insanların ruh sağlığını olumsuz etkilemekte, depresyon ve anksiyete vakalarını artırmaktadır.


2. Toplumsal Moral: Ekonomik krizler, toplumun genel moralini düşürmekte, insanların geleceğe dair umutlarını zayıflatmaktadır. Bu durum, sosyal dayanışmayı zayıflatabilir ve toplumsal bağları zedeleyebilir.


3. Tüketim Alışkanlıkları: Ekonomik sıkıntılar, insanların tüketim alışkanlıklarını değiştirmeye zorlamakta, harcamaları kısma ve tasarruf yapma eğilimini artırmaktadır. Ancak bu durum, ekonominin canlanması için gerekli olan tüketici talebini azaltarak, durgunluk riskini artırmaktadır.


Hukuki Açıdan:

Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumun hukuki açıdan da önemli yansımaları vardır. Hukukun üstünlüğü, mülkiyet hakları, sözleşme güvenliği, yargı bağımsızlığı ve ekonomik kararların hukuki çerçevede alınması gibi unsurlar, ekonomik istikrar ve yatırımcı güveni için hayati önem taşır. Türkiye'deki ekonomik sorunların derinleşmesinde hukuki faktörlerin de etkili olduğu söylenebilir.


1. Hukukun Üstünlüğü ve Yargı Bağımsızlığı:

   - Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı, ekonomik kararların öngörülebilir ve adil bir şekilde alınmasını sağlar. Ancak, Türkiye'de son yıllarda yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüne yönelik tartışmalar, yatırımcı güvenini zedelemiş ve ekonomik belirsizlikleri artırmıştır.

   - Özellikle yabancı yatırımcılar için güvenilir bir hukuk sistemi, uzun vadeli yatırımların ön koşuludur. Hukukun üstünlüğünün zayıflaması, yerli ve yabancı yatırımcıları tedirgin etmiş, yatırımları azaltmış ve ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemiştir.


2. Mülkiyet Hakları ve Sözleşme Güvenliği:

   - Ekonomik istikrarın temel taşlarından biri de mülkiyet haklarının korunması ve sözleşme güvenliğidir. Türkiye’de mülkiyet haklarının yeterince korunmaması, kamulaştırmalar, imar planlarının değişmesi gibi konular, yatırımcıların Türkiye'ye olan güvenini sarsmıştır.

   - Sözleşme güvenliğinin zayıflaması, ticaretin ve ekonomik ilişkilerin bozulmasına yol açmakta, piyasalarda belirsizlik yaratmaktadır. Bu durum, özellikle uzun vadeli projelerde yatırımcıların çekimser kalmasına neden olmaktadır.


3. Yasal Düzenlemelerdeki Sık Değişiklikler:

   - Türkiye’de yasal düzenlemelerde sıkça yapılan değişiklikler, hukuki belirsizliği artırmakta ve ekonomik aktörlerin uzun vadeli plan yapmalarını zorlaştırmaktadır. Vergi kanunlarındaki ani değişiklikler, teşvik sistemlerinde yapılan revizyonlar ve ticaret hukukundaki düzenlemeler, iş dünyasında öngörülemezlik yaratmaktadır.

   - Bu tür düzenlemeler, şirketlerin yatırım ve iş yapma kararlarını olumsuz etkileyebilir, ayrıca dış yatırımcıların Türkiye'yi riskli bir pazar olarak görmelerine neden olabilir.


4. İdari Kararların Hukuka Uygunluğu:

   - İdari kararların hukuka uygun olarak alınması ve uygulanması, ekonomi üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Hukuka aykırı idari kararlar, ekonomik aktörlerin haklarını koruyamamasına ve devletle olan ilişkilerinde güven kaybına yol açabilir.

   - Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, hukuka uygun olmayan idari tedbirler, kısa vadede çözüm gibi görünse de uzun vadede ekonomik sorunları daha da derinleştirebilir.


Sonuç:

Türkiye ekonomisinin mevcut durumu, ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve hukuki boyutların bir araya gelerek oluşturduğu karmaşık bir sorundur. Ekonomik sorunlar, toplumsal huzursuzluk ve bireylerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratırken, sosyolojik faktörler ekonomik sorunları daha da derinleştirmektedir. Göç hareketleri ve mülteci entegrasyonu gibi unsurlar, sosyal yapıyı etkileyerek ekonomik dinamiklere ek bir baskı oluşturabilir. Hukuki belirsizlikler ve yasal düzenlemelerdeki sık değişiklikler ise yatırımcı güvenini zedeleyerek ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemektedir.

"Eğer birisi 700.000 kurşun yediyse ,onu hangi kurşunun öldürdüğünü bulmak zordur."Prof. Rafael di Tella(Harvard Üniversitesi)

Bu tabloyu düzeltmek için ekonomide güvenin yeniden tesis edilmesi, yapısal reformların hayata geçirilmesi, sosyal politikaların güçlendirilmesi, mültecilerin entegrasyonunun desteklenmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, toplumsal dayanışmanın artırılması ve psikolojik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi, Türkiye’nin ekonomik olarak daha istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme yakalaması için kritik öneme sahiptir.

26 Haziran 2024 Çarşamba

Babalar ve Oğullar

 İvan Turgenyev'in ünlü romanını okuyanlar bilir ki, kitaptaki Bazarov karakteri doktorluk eğitimi alırken elit kesimden bir çevre elde etmiş, nihilist bakış açısıyla onları etkilemiştir. Ancak o ortama uygun olmadığını bilmesine rağmen elit insanlarla takılmaktan geri kalmamış ve dünyayı değiştirme hayalleriyle yola çıkan bu karakterin sonu, ücra bir köyde hayata veda ederek olmuştur. Alışmadık götte don durmaz demişler...

 Bunun piyasalarla ne ilgisi var? Bugün  Türkiye'nin ekonomik verilerinin oldukça kötü olduğunu biliyoruz. Ancak Borsa İstanbul (BIST 100) tarafına baktığımızda, bu durumu takmayan bir anlayış hakimdi şimdiye kadar... Siyasal İslam Elitleri için yeni sosyalizm diyorum buna. Türkiye'deki merkez bankası ve diğer finansal kurumlar, kendi aralarında bağlarını kurmuş, tüm para basımı ayarlamalarını bu sermayelerini korumak için yapıyorlar. Para hacmi arttırılıyor; bu paralar, sözde halk yardımları yerine bu elitlerin cebine giriyor. Onlar da hisselerinin değerini bu paralarla artırıyorlardi. İşsizlik mi, üretim mi, tüketim mi? Ne gerek var bu verilere!

 Şimdi bu arkadaşlar, 3-5 kuruş sadaka verdiler halka arzlara alistirdilar , sonra da asıl malı götürdüler. Bu arkadaşlarla aynı piyasada işlem yapan küçük yatırımcımız Bazarov, bu elitlerle aynı piyasada takılarak kar edeceğini sanan bir nihilist mi? Bu nasıl Enflasyon verileri yükseliyor, üretim düşüyor, tüketimler azalıyor. Ama Bazarov, bu arkadaşları içten içe eleştirirken, o yaşamın konformist tarafı da hoşuna gidiyor; buna göre harcamalarını şekillendiriyor. Gelirleri azalırken onlarla aşık atmaya devam ediyor. Sonunda Bazarov'un donuna kadar alıp evsiz barksız bırakarak, "Sen de neden bu kadar para harcadın? Tüm suç sende Bazarov kardeş," diyorlar. "Bu piyasada ayakta kalamazsın," diyorlar...

 Türkiye'de son dönemde açıklanan enflasyon verileri oldukça yüksek ,gerçek zaten daha da yüksek...O zaman haydi hisse alalım bu boğa piyasasından, nasıl olsa Bazarov dolu ortalık... Veriler mi? Onları salla gitsin...

24 Haziran 2024 Pazartesi

Asgari Ücretin Artırılmasının Zorunluluğu

Türkiye ekonomisi son yıllarda pek çok zorlukla karşı karşıya. Bu zorlukların başında yolsuzluk, enflasyon ve yüksek vergilendirme geliyor. Bu üç temel sorun, birbirini besleyerek ekonomik istikrarsızlığa ve toplumsal huzursuzluğa yol açıyor. Bu yazıda, Türkiye'deki yolsuzluk, enflasyon ve yüksek vergilendirmenin nasıl bir etkileşim içinde olduğunu ve bu durumun ekonomik ve sosyal sonuçlarını ele alacağız ve asgari ücretin neden arttırılması gerektiğini anlatacağız...

Yolsuzluk ve Ekonomik Etkileri

Yolsuzluk, bir ülkenin ekonomik büyümesini ve gelişmesini ciddi şekilde sekteye uğratır. Türkiye'de yolsuzluk, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasını engellerken, özel sektör yatırımlarını da olumsuz etkiler. Yolsuzluk algısı yüksek olan ülkelerde, yatırımcı güveni azalır ve bu durum ekonomik büyümeyi yavaşlatır. Ayrıca, yolsuzluk nedeniyle kamu projeleri maliyet artışları ve kalite düşüşleri ile karşı karşıya kalır. Somut örneğini bitmeyen deprem konutlarında görmekteyiz.

Yolsuzluk, aynı zamanda gelir dağılımını da olumsuz etkiledi. Kamu kaynaklarının adil bir şekilde dağıtılmaması, toplumda eşitsizliklerin artmasına neden oldu. Bu durum, sosyal huzursuzluklara ve politik istikrarsızlıklara haliyle zemin hazırladı. Türkiye’de yapılan araştırmalar, yolsuzluğun ekonomik büyüme üzerindeki olumsuz etkilerini net bir şekilde ortaya koymaktadır. 

Enflasyon ve Yüksek Vergilendirme

Türkiye'de enflasyon, son yıllarda ciddi bir sorun haline gelmiştir. Enflasyon, halkın alım gücünü düşürerek yaşam standartlarını olumsuz etkiler. Özellikle sabit gelirli kesim, enflasyon karşısında daha savunmasızdır. Yüksek enflasyon, aynı zamanda yatırım ve tasarruf kararlarını da olumsuz etkiler. Ekonomik belirsizliklerin arttığı bir ortamda, işletmeler ve bireyler uzun vadeli planlar yapmaktan kaçınır.

Enflasyon konusunda önemli bir sorun da Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerindeki hatalar... TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamlarının gerçek durumu yansıtmadığı zaten herkesin malumu haliyle bu durum politika yapıcıların yanlış kararlar almasına neden olmaktadır. Yanlış verilerle oluşturulan politikalar, enflasyonun daha da yükselmesine ve ekonomik istikrarsızlığın artmasına yol açıyor. Ayrıca, gerçek enflasyon oranlarının altında kalan resmi veriler, halkın güvenini sarsıyor ve sosyal huzursuzluklara sebep oluyor.

Yüksek vergilendirme ise ekonomik büyüme üzerinde baskı yaratıyor. Türkiye’de vergi yükü, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler üzerinde ciddi bir maliyet unsuru haline geliyor. Yüksek vergiler, işletmelerin rekabet gücünü azaltıyor, kayıt dışı ekonominin büyümesine de katkı sağlıyor. Ayrıca, yüksek vergilendirme, tüketici harcamalarını kısıtlayarak toplam talebi düşürüyor ve ekonomik durgunluğa yol açıyor. Yanlış enflasyon verileri nedeniyle oluşan bütçe açıklarını kapatmak için de yüksek vergilere başvurulması, vergi yükünü daha da artırıyor.

Asgari Ücretin Düşüklüğü ve Artırılması Gerekliliği

Türkiye'de asgari ücret, yaşam maliyetlerine oranla oldukça düşük seviyelerde kalıyor. Asgari ücretin yetersizliği, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmalarına neden oluyor. Yüksek enflasyon oranları, sabit gelirlilerin alım gücünü daha da düşürerek geçim sıkıntılarını artırıyor. Bu durum, sosyal huzursuzlukları ve gelir eşitsizliklerini körüklüyor.

Asgari ücretin artırılması, çalışanların yaşam standartlarını iyileştirirken, tüketici harcamalarını artırarak ekonomik büyümeye de katkı sağlıyor. Daha yüksek bir asgari ücret, iş gücü piyasasında daha fazla rekabeti teşvik ediyor ve verimliliği artırıyor. Ayrıca, yüksek asgari ücret, yoksulluk oranlarını düşürerek sosyal adaleti sağlıyor.

Asgari ücretin artırılması, aynı zamanda kayıt dışı ekonomi ile mücadelede de etkili bir araç olabilir. Daha yüksek maaşlar, çalışanları resmi iş gücüne katılmaya teşvik ediyor ve vergi tabanını genişleterek kamu gelirlerini artırıyor. Bu, devletin daha fazla kaynak elde etmesini sağlayarak, yolsuzlukla mücadele ve kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi için kullanılabilir.

Yolsuzluk, Enflasyon ve Vergilendirme Arasındaki Etkileşim

Yolsuzluk, enflasyon ve yüksek vergilendirme arasında güçlü bir etkileşim bulunuyor. Yolsuzluk nedeniyle kamu harcamalarının verimsiz kullanılması, enflasyonist baskıları artırıyor. Yolsuzlukla mücadele için yapılan harcamalar ve kamu gelirlerindeki azalmalar, hükümeti yüksek vergilendirme politikalarına yöneltiyor. Bu durum, ekonomik büyümeyi daha da zayıflatıyor ve enflasyonu körüklüyor.

Yüksek vergilendirme, yolsuzlukla mücadelede gerekli olan kaynakların sağlanması için bir araç olarak kullanılabilir. Ancak, vergi sisteminin adil ve etkin bir şekilde uygulanmaması durumunda, bu çabalar yetersiz kalıyor. Yolsuzluğun yaygın olduğu bir ortamda, vergi gelirlerinin büyük bir kısmı yine yolsuzlukla heba oluyor.

Sonuç ve Öneriler

Türkiye'de yolsuzluk, enflasyon ve yüksek vergilendirme, bir kısır döngü yaratarak ekonomik ve sosyal sorunları derinleştiriyor. Bu sorunlarla başa çıkmak için bütüncül ve etkili politikaların hayata geçirilmesi gerekiyor. Yolsuzlukla mücadele, şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmalarının güçlendirilmesiyle mümkün olabilir. Enflasyonla mücadelede ise para ve maliye politikalarının uyum içinde olması ve yapısal reformların hayata geçirilmesi önem taşıyor. Yanlış enflasyon verilerinin düzeltilmesi, doğru politikalar üretmek açısından kritik önem taşıyor. Yüksek vergilendirme yerine, vergi kaçakçılığı ile etkin mücadele edilmesi gerekiyor.

Asgari ücretin artırılması, çalışanların yaşam standartlarını iyileştirirken ekonomik büyümeye de katkı sağlıyor. Yüksek asgari ücret, yoksulluğun azaltılması ve sosyal adaletin sağlanması açısından kritik öneme sahip.

Türkiye'nin ekonomik ve sosyal refahını artırmak için bu alanlarda kararlı adımlar atılması şart. Aksi halde, yolsuzluk, enflasyon ve yüksek vergilendirme sorunları, ülkenin geleceğini tehdit etmeye devam edecektir.

Refah Devleti Uygulamaları ve Somut Örnekleri

REFAH DEVLETİ PRATİK UYGULAMALARI

1. Ekonomik Eşitsizlik

Gelir Dağılımı ve Vergi Politikaları
Progressif Vergilendirme

Nasıl Uygulanır:

  • Vergi Dilimlerinin Düzenlenmesi: Gelir düzeyine göre artan oranlı vergi dilimleri oluşturulur. Örneğin:
    • Düşük Gelir Grubu: Yıllık geliri 0-30.000 $ arasında olanlar için %10 vergi oranı.
    • Orta Gelir Grubu: Yıllık geliri 30.001-100.000 $ arasında olanlar için %20 vergi oranı.
    • Yüksek Gelir Grubu: Yıllık geliri 100.001 $ ve üzeri olanlar için %40 vergi oranı.
  • Servet Vergisi: Büyük servet sahiplerinden %1-2 oranında yıllık servet vergisi alınır. Bu gelirler, sosyal projeler ve kamu hizmetleri için kullanılır.

Somut Örnek:

  • İskandinav Ülkeleri: İsveç ve Norveç gibi ülkelerde uygulanan yüksek vergilendirme oranları ve sosyal refah devlet modeli, gelir dağılımında adaleti sağlamış ve toplumsal refahı artırmıştır. İsveç'te yüksek gelir gruplarından alınan vergiler, ücretsiz sağlık hizmetleri ve eğitim sistemine finansman sağlar.


Rakamlar:

  • İsveç'te en yüksek gelir grubunun vergi oranı %57'dir.
  • İsveç'te gelir dağılımı Gini katsayısı 0.27'dir, bu da düşük gelir eşitsizliğine işaret eder.
Asgari Ücret ve Çalışma Koşulları

Nasıl Uygulanır:

  • Adil Asgari Ücret: Hükümetler, yaşam maliyetlerini göz önünde bulundurarak, asgari ücreti belirler. Asgari ücret, enflasyon oranlarına göre yıllık olarak güncellenir.
  • Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi: İşçi haklarının korunması için sendikaların güçlendirilmesi, çalışma saatlerinin sınırlandırılması (örneğin haftada maksimum 40 saat) ve iş sağlığı ve güvenliği standartlarının artırılması. İşçi sağlığı ve güvenliği eğitimleri zorunlu hale getirilir ve iş yerlerinde düzenli denetimler yapılır.

Somut Örnek:

  • Almanya: Almanya'da asgari ücret uygulaması ve güçlü sendikalar, işçi haklarını korumakta ve çalışma koşullarını iyileştirmekte önemli rol oynamaktadır. Almanya'da asgari ücret, yaşam maliyetlerine göre düzenli olarak güncellenir ve işçilerin yaşam standartlarının korunmasına yardımcı olur.


Rakamlar:

  • Almanya'da 2024 itibariyle asgari ücret 12 Euro/saat'tir.
  • Almanya'da sendikalaşma oranı %18'dir, bu da güçlü işçi haklarını destekler.

2. Eğitim ve Sağlık

Eğitimde Fırsat Eşitliği
Ücretsiz ve Kaliteli Eğitim

Nasıl Uygulanır:

  • Devlet Okullarının Desteklenmesi: Hükümetler, devlet okullarına daha fazla finansman sağlar ve okulların altyapısını iyileştirir. Eğitim materyalleri ücretsiz olarak dağıtılır.
  • Eğitimde Teknoloji Kullanımı: Tüm öğrencilere ücretsiz tablet veya bilgisayar dağıtılır ve internet erişimi sağlanır. Online eğitim platformları geliştirilir ve dersler dijital ortamda da sunulur.

Somut Örnek:

  • Finlandiya: Finlandiya'da tüm eğitim ücretsizdir ve öğrenciler yüksek kaliteli eğitim materyallerine erişim sağlar. Teknoloji kullanımı yaygındır ve öğrencilere bireysel tabletler verilmektedir. Ayrıca, öğretmen eğitimi ve profesyonel gelişim programları ile öğretmenlerin sürekli olarak kendilerini geliştirmeleri sağlanır.


Rakamlar:

  • Finlandiya'da kişi başına düşen eğitim harcaması 10.000 $'dır.
  • PISA testlerinde Finlandiya öğrencilerinin ortalama puanı 520'dir, bu da yüksek bir akademik başarıyı gösterir.
Sağlık Hizmetlerinin Erişilebilirliği
Ücretsiz Sağlık Hizmetleri

Nasıl Uygulanır:

  • Herkese Ücretsiz Sağlık Sigortası: Devlet, tüm vatandaşlara ücretsiz sağlık sigortası sağlar. Temel sağlık hizmetleri ve ilaçlar ücretsizdir.
  • Koruyucu Sağlık Politikaları: Aşı programları, düzenli sağlık taramaları ve halk sağlığı kampanyaları yaygınlaştırılır.

Somut Örnek:

  • Kanada: Kanada'da sağlık hizmetleri, devlet tarafından finanse edilen ve herkesin erişimine açık olan bir sistemle sunulmaktadır. Kanada Sağlık Yasası, tüm vatandaşların temel sağlık hizmetlerine ücretsiz olarak erişimini garanti eder. Bu sistem, önleyici sağlık hizmetleri ve halk sağlığı kampanyaları ile desteklenir.


Rakamlar:

  • Kanada'da kişi başına düşen yıllık sağlık harcaması 7.000 $'dır.
  • Kanada'da ortalama yaşam beklentisi 82 yıldır.

3. Çevresel Sürdürülebilirlik

Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği
Yenilenebilir Enerji Teşvikleri

Nasıl Uygulanır:

  • Yenilenebilir Enerji Sübvansiyonları: Güneş, rüzgar ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji projelerine devlet sübvansiyonları sağlanır. Bu projeler için düşük faizli krediler ve vergi indirimleri sunulur.
  • Yenilenebilir Enerji Kotaları: Enerji şirketlerine, toplam enerji üretimlerinin belirli bir yüzdesinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması zorunluluğu getirilir. Bu oran, her yıl artırılarak, fosil yakıtlardan uzaklaşma hedeflenir.

Somut Örnek:

  • Almanya (Energiewende): Almanya'nın enerji dönüşüm politikası, yenilenebilir enerji üretimini artırmış ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmıştır. Devlet destekleri ve sübvansiyonlar sayesinde güneş ve rüzgar enerjisi yaygınlaşmıştır. Almanya, 2030 yılına kadar enerji üretiminin %65'ini yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı hedeflemektedir.


Rakamlar:

  • Almanya'nın enerji üretiminin %40'ı yenilenebilir kaynaklardan sağlanmaktadır.
  • Almanya, 2025 yılına kadar bu oranı %65'e çıkarmayı hedeflemektedir.
Enerji Verimliliği

Nasıl Uygulanır:

  • Bina Enerji Verimliliği: Yeni inşa edilen binalar için enerji verimliliği standartları belirlenir. Mevcut binaların enerji verimliliğini artırmak için yalıtım, çift cam ve enerji tasarruflu ısıtma sistemleri teşvik edilir.
  • Enerji Verimliliği Teşvikleri: Enerji verimliliği sağlayan cihazlar ve teknolojiler için vergi indirimleri ve sübvansiyonlar sunulur. Örneğin, enerji tasarruflu beyaz eşyalar ve LED aydınlatma sistemleri için vergi indirimleri sağlanır.

Somut Örnek:

  • Danimarka: Danimarka, enerji verimliliği politikaları sayesinde, bina yalıtımı ve enerji tasarruflu teknolojilerde dünya lideridir. Bu politikalar, enerji tüketimini ve karbon salınımını önemli ölçüde azaltmıştır. Danimarka, binaların enerji verimliliği standartlarını yükselterek, enerji tüketimini %30 oranında azaltmayı başarmıştır.


Rakamlar:

  • Danimarka'da enerji verimliliği iyileştirmeleri ile karbon emisyonları %30 azalmıştır.
  • Danimarka, enerji tüketimini %20 azaltarak, enerji verimliliğinde dünya lideri olmuştur.

4. Sosyal Adalet ve Katılımcılık

Sosyal Güvenlik Sistemleri
Kapsayıcı Sosyal Güvenlik

Nasıl Uygulanır:

  • Evrensel Temel Gelir (UBI): Her vatandaşa düzenli olarak belirli bir miktar para ödenir. Bu gelir, yoksulluğu azaltır ve bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlar.
  • İşsizlik ve Emeklilik Sigortası: İşsiz kalan bireyler için işsizlik maaşı ve emeklilik yaşına gelen bireyler için yeterli emeklilik maaşı sağlanır.

Somut Örnek:

  • Finlandiya: Finlandiya, 2017-2018 yılları arasında evrensel temel gelir pilot programını uygulamıştır. Program, işsiz bireylerin gelir güvencesi sağlanarak, ekonomik istikrarlarını artırmayı hedeflemiştir. Programın sonuçları, bireylerin yaşam kalitesinde ve psikolojik sağlığında iyileşmeler göstermiştir.


Rakamlar:

  • Finlandiya'da UBI programı sonrasında yoksulluk oranı %10 azalmıştır.
  • UBI programına katılanların %70'i daha yüksek yaşam kalitesi bildirmiştir.
Demokratik Katılım ve Şeffaflık
Katılımcı Bütçe

Nasıl Uygulanır:

  • Halkın Bütçe Süreçlerine Katılımı: Yerel yönetimler, bütçe planlaması sürecinde halkın katılımını teşvik eder. Bütçe önceliklerinin belirlenmesinde vatandaşların görüşleri alınır.
  • Katılımcı Bütçe Toplantıları: Toplum üyeleri, düzenli olarak düzenlenen bütçe toplantılarında projelerini ve ihtiyaçlarını dile getirir. Bu toplantılar, yerel yönetimlerin halkın önceliklerine göre bütçe planlaması yapmasını sağlar.

Somut Örnek:

  • Porto Alegre, Brezilya: Porto Alegre'de uygulanan katılımcı bütçe modeli, halkın bütçe süreçlerine doğrudan katılımını sağlayarak, kamu harcamalarının daha etkili ve adil bir şekilde kullanılmasını sağlamıştır. Bu model, diğer şehirler için örnek teşkil etmiş ve dünya genelinde yaygınlaşmıştır.


Rakamlar:

  • Porto Alegre'de katılımcı bütçeleme uygulamaları sonucunda kamu memnuniyeti %80'e yükselmiştir.
  • Katılımcı bütçeleme toplantılarına katılan vatandaşların %75'i karar süreçlerine aktif olarak katıldıklarını bildirmiştir.
Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik

Nasıl Uygulanır:

  • Kamu Bilgiye Erişim Yasaları: Vatandaşların kamu kurumlarından bilgi almasını sağlayan yasalar çıkarılır. Bu yasalar, kamu harcamaları ve projeleri hakkında bilgi edinmeyi kolaylaştırır.
  • Şeffaflık Portalları: Kamu kurumları, harcamalarını ve projelerini online platformlarda düzenli olarak yayınlar. Vatandaşlar, bu portallardan kamu harcamalarını ve projelerini takip edebilir.

Somut Örnek:

  • Yeni Zelanda: Yeni Zelanda, şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda dünya çapında örnek teşkil eden uygulamalara sahiptir. Yeni Zelanda hükümetinin tüm harcamaları ve kamu projeleri online platformlar üzerinden halka açık olarak yayınlanmaktadır. Bu uygulama, vatandaşların hükümet harcamalarını ve projelerini yakından takip etmelerini sağlar.


Rakamlar:

  • Yeni Zelanda, Transparency International'ın Yolsuzluk Algısı Endeksi'nde 2023'te en az yolsuzluk algısı olan ülke olarak ilk sırada yer almıştır.
  • Yeni Zelanda'da şeffaflık uygulamaları, yolsuzluk vakalarını %60 oranında azaltmıştır.

5. Teknoloji ve İnovasyon

Dijital Dönüşüm ve İş Gücü
Dijital Eğitim Programları

Nasıl Uygulanır:

  • Dijital Okur-Yazarlık Kursları: Hükümetler, dijital becerileri geliştirmek için halka ücretsiz dijital okur-yazarlık kursları sunar. Bu kurslar, temel bilgisayar kullanımından ileri teknoloji becerilerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.
  • Kodlama ve Programlama Eğitimi: Okullarda ve halk eğitim merkezlerinde kodlama ve programlama eğitimi verilir. Bu eğitimler, çocuklardan yetişkinlere kadar herkesin teknoloji dünyasında yer almasını sağlar.

Somut Örnek:

  • Estonya: Estonya, dijital okur-yazarlık ve programlama eğitimleri konusunda dünya lideridir. Hükümet, dijital becerileri artırmak için geniş çaplı eğitim programları ve teşvikler sunmaktadır. Estonya'da her öğrenci, okulda kodlama ve programlama eğitimi alarak dijital dünyaya hazırlanmaktadır.


Rakamlar:

  • Estonya'da dijital eğitim programlarına katılan öğrencilerin %90'ı iş gücüne daha kolay dahil olmuştur.
  • Estonya, dijital beceri geliştirme programları ile teknoloji sektöründe %30 iş gücü artışı sağlamıştır.
Teknoloji ve İnovasyon Merkezleri

Nasıl Uygulanır:

  • Teknoparklar ve İnovasyon Merkezleri: Devlet destekli teknoparklar ve inovasyon merkezleri kurulur. Bu merkezler, start-up'lar ve Ar-Ge projeleri için uygun çalışma ortamı ve finansman sağlar.
  • Hızlandırma Programları: Yenilikçi girişimciler için hızlandırma programları düzenlenir. Bu programlar, mentorluk, finansman ve ağ kurma olanakları sunar.

Somut Örnek:

  • Singapur: Singapur, teknoloji ve inovasyon merkezleri konusunda dünya lideridir. Hükümet destekli programlar ve özel sektör işbirlikleri, burada birçok yenilikçi girişimin doğmasını sağlamıştır. Singapur'da kurulmuş olan Block71, teknoloji girişimcileri için önemli bir hızlandırma programı ve inovasyon merkezi olarak hizmet vermektedir.


Rakamlar:

  • Singapur'da teknoloji ve inovasyon merkezleri, yıllık 500'den fazla yeni start-up'ın kurulmasına olanak sağlamaktadır.
  • Singapur, global inovasyon endeksinde ilk 5'te yer almaktadır.
İnovasyonun Teşviki
Ar-Ge Teşvikleri

Nasıl Uygulanır:

  • Vergi İndirimleri: Ar-Ge faaliyetlerine yatırım yapan şirketlere vergi indirimleri ve sübvansiyonlar sağlanır. Bu teşvikler, şirketlerin yenilikçi projelere yatırım yapmasını kolaylaştırır.
  • Kamu-Özel Sektör İşbirliği: Kamu ve özel sektör işbirliği ile ortak Ar-Ge projeleri geliştirilir. Bu projeler, yenilikçi çözümler ve teknolojilerin hızla hayata geçirilmesini sağlar.

Somut Örnek:

  • Güney Kore: Güney Kore, Ar-Ge yatırımları ve kamu-özel sektör işbirlikleri konusunda liderdir. Devlet destekli teşvikler, Güney Kore'yi teknoloji ve inovasyon alanında önde gelen bir ülke haline getirmiştir. Samsung ve LG gibi teknoloji devleri, bu teşvikler sayesinde gelişmiştir.


Rakamlar:

  • Güney Kore, GSYİH'nın %4.5'ini Ar-Ge yatırımlarına ayırmaktadır.
  • Güney Kore'de yıllık patent başvurusu sayısı 200.000'in üzerindedir.

Sonuç

Refah devleti uygulaması , ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlara yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler sunar. Bu çözümler, bireylerin ve toplumların refahını artırmayı, adaleti sağlamayı ve çevresel sürdürülebilirliği desteklemeyi amaçlar. Bu sistem, mevcut sistemlerin eksikliklerini gidererek, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya için yol haritası sunar. Bu pratik çözümler, rakamlarla desteklenerek, sistemin uygulanabilirliğini ve etkisini gösterir.

18 Haziran 2024 Salı

Türk Lirası'nda Carry Trade ve Türkiye Ekonomisi


Son yıllarda, Türk Lirası'nda (TL) carry trade yeniden gündeme gelmiştir. Bu durum, özellikle yüksek faiz oranları nedeniyle yatırımcıların ilgisini çekmektedir. Ancak bu sürecin getirdiği fırsatlar kadar, dikkat edilmesi gereken riskler de bulunmaktadır. Bu yazımda bu konulara değineceğim.

Carry Trade: Neden Yeniden Gündemde?

1. Yüksek Faiz Oranları: Türkiye, enflasyonla mücadele amacıyla yüksek faiz oranları uygulamaktadır. 2024 yılı itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politika faiz oranı %50 seviyesindedir. Bu durum, düşük faiz oranlarına sahip diğer ülkelerle karşılaştırıldığında TL'yi daha cazip hale getirmektedir.
2. Döviz Kurlarındaki Dalgalanmalar: 2024 yılında TCMB'nin döviz kurunu istikrarlı tutma çabasından dolayı seçildi ancak carry trade stratejileri genellikle kur risklerini artırabilir. Bu tür yatırım stratejileri, ülkeden ani sermaye çıkışlarına yol açarak ekonomik istikrarı tehlikeye atabilir. Ki az sonra onu da ayrı bir başlıkta konuşacağız.



Şekil 1: Faiz Oranları ve Enflasyon Oranı

Carry Trade'in Geçmişi ve Kur Riski

Carry trade, özellikle 2000'lerin başında Japon Yeni (JPY) gibi düşük faizli para birimlerinden borçlanarak TL gibi yüksek faizli para birimlerine yatırım yapmak suretiyle popüler hale gelmiştir. Bu strateji, yüksek faiz getirisi sağlarken, döviz kurlarındaki dalgalanmaları artırarak riskleri de beraberinde getirmektedir.

Örneğin, 2018 yılında TL'nin hızlı değer kaybını hatırlayanlarınız iyi bilir süreci hatırlamayanlar için de yazalım, o dönem ki bilinçli tercihler yabancı yatırımcıların ani çıkışlarına sebep olmuş ve Türkiye ekonomisinde ciddi bir kur krizine yol açmıştır. Bu tür ani çıkışlar, döviz rezervlerinin hızla tükenmesine ve ekonomik istikrarın bozulmasına neden olabilir. 2024 yılı Haziran ayı itibarıyla Türkiye'nin döviz rezervleri 86 milyar dolar seviyesindedir, ancak ani bir sermaye çıkışı durumunda bu rezervler hızla aynı 2018 de yaşanan tabloyu tekrardan yaşatacak ve ani kur riski doğuracaktır.

Ekonomik Riskler

1. Politik ve Ekonomik Belirsizlikler: Türkiye'nin iç ve dış politikadaki belirsizlikleri, yatırımcı güvenini etkileyebilecek önemli bir faktördür.

2. Enflasyon ve Para Politikaları: 2024 yılı Mayıs ayına göre Türkiye'nin yıllık enflasyon oranı %75.45 seviyesindedir. Yüksek enflasyon, para politikalarının sıkılaştırılmasına neden oldu ancak NAS zamanı hatalarını da hala aklımızda tutuyoruz. Bu hataların tekrarında faiz oranlarında ve carry trade getirilerinde dalgalanmalara yol açabilir.



Şekil 2: Dış Borcun Vade Profili

Türkiye'nin Bilanço Riskleri

Türkiye'nin dış borç yükü, özellikle kısa vadeli borçlanmalara olan bağımlılığı nedeniyle önemli riskler barındırmaktadır. 2024 yılı itibarıyla Türkiye'nin toplam dış borcu 470 milyar dolar olup, bunun 190 milyar doları kısa vadeli borçlardan oluşmaktadır. Küresel piyasalardaki dalgalanmalar, Türkiye'nin borç ödeme kapasitesini ekstra zorlayabilir. Bu nedenle, yatırımcı güveninin korunması ve ekonomik politikaların dikkatle yönetilmesi büyük önem taşımaktadır. Buradaki her davranış biçimi kontrollü yapılmalıdır. Özellikle veri güvenliği bu aşamada devreye girmelidir. Nitekim doğru ölçümlemediğiniz enflasyon verisi faizin yanlış belirlenmesine haliyle kur seviyesinin de hatalı olmasına sebep olur. Bunların bilançodaki etkisi ise 2018 deki yapıya benzer olursa devalüasyon kaçınılmaz bir hal alacaktır.

Ticaretin Ekonomiye Katkısı

Dünya Bankası verilerine göre, 2024 yılında Türkiye'nin GSYİH'sinin %36'sı ticaretten gelmektedir. Bu durum, ülkenin küresel ekonomiyle entegrasyonunu ve dış ticarete olan bağımlılığını göstermektedir. Bu sebeple dış politikanın önemi iyice idrak edilmelidir.



Şekil 3: Ticaretin GSYİH'ye Oranı

Enerji Jeopolitiği ve Türk-Rus İlişkileri

Enerji ithalatı, Türkiye ekonomisi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Rusya ile olan enerji ilişkileri, hem ekonomik hem de politik anlamda stratejik bir öneme sahiptir. 2024 yılı itibarıyla Türkiye'nin enerji ithalatının toplam ithalat içindeki payı %28'dir. Bu bağlamda, enerji güvenliğini sağlamak ve ekonomik dayanıklılığı artırmak gereklidir ,dış ilişkilerde bir gün NATO ertesi gün BRİCS sonraki gün AB konularında çark edilmesi bu bağımlılığın sonuçlarından biri olsa da savrulan dış politakının maliyetinin ne olabileceği tabloda gayet net biçimde görülmektedir.



Şekil 4: Enerji İthalat Bağımlılığı

Gelecekteki Ekonomik Görünüm

Sonuç olarak Türkiye'nin ekonomik geleceği, yüksek faiz oranlarını enflasyonla dengeleyebilme, dış borçları etkin bir şekilde yönetebilme ve güçlü ticaret ilişkileri kurabilme yeteneğine bağlıdır. TL'nin istikrarı ve sağlam ekonomik politikaların uygulanması, risklerin azaltılmasında ve sürdürülebilir büyümenin sağlanmasında belirleyici olacaktır.

Ancak yapılan hataların bu görünümde döngüsel olarak tekrarlanması durumun daha da kötüye gideceğini nitekim carry trade ile hızla gelen sıcak paranın aynı hızda kaçma huyu olduğunu bunun bilançoya etkisini ve şu anki ekonomik görünümü size aktarmaya çalıştım.

Bu döngüsel durumların değişmesi için yapısal reformların sözde değil özde yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu geçiş yapılmaz ise ne yazık ki alım gücü düşen vatandaş uzun yıllar bu buhranlı duruma hazır olmalıdır.

FAMANG Efsanesi: Geleceği Şekillendiren Teknoloji Devleri ve Küresel Rekabetin Yeni Kuralları

 

FAMANG Nedir?

FAMANG, teknoloji dünyasında önde gelen ve ABD hisse senetleri piyasasında işlem gören büyük teknoloji şirketlerinin kısaltmasıdır: Facebook (Meta), Amazon, Google (Alphabet), Apple, Microsoft, Nvidia ve Netflix. Bu şirketler, dijital ekonomide önemli bir rol oynayarak piyasa değeri açısından büyük bir güç oluştururlar.

FAMANG'in Güncel Durumu

Piyasa Değeri:

2024 yılı itibarıyla FAMANG şirketlerinin toplam piyasa değeri 14.8 trilyon doları aşmış durumdadır. Güncel piyasa değerleri şu şekildedir:

Şekil 1: FAMANG Şirketlerinin Piyasa Değerleri (2024)

Avrupa Ekonomisi ile FAMANG Kıyaslaması

Avrupa ekonomisi, geleneksel sanayi ve hizmet sektörlerine dayalı bir yapı göstermektedir. Avrupa'nın en büyük şirketleri genellikle enerji, finans ve otomotiv gibi sektörlerde faaliyet göstermektedir. Örneğin, Almanya'nın en büyük şirketlerinden biri olan Volkswagen'in piyasa değeri yaklaşık 130 milyar dolar civarındadır. Bu değer, FAMANG şirketlerinin her birinin piyasa değerinin çok altında kalmaktadır. Ayrıca, Avrupa'nın toplam gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH) yaklaşık 18 trilyon dolar civarındadır, bu da FAMANG şirketlerinin toplam piyasa değeri ile neredeyse eşdeğer bir seviyededir.

Çin ve Asya Ekonomisi ile FAMANG Kıyaslaması

Çin ve Asya ekonomileri, son yıllarda büyük bir büyüme ve dönüşüm yaşamıştır. Çin'in en büyük teknoloji şirketlerinden bazıları Tencent, Alibaba ve TSMC (Taiwan Semiconductor Manufacturing Company) gibi firmalardır. Örneğin, TSMC'nin piyasa değeri yaklaşık 730 milyar dolar, Alibaba'nın ise 180 milyar dolar civarındadır. Bu değerler, FAMANG şirketlerinin piyasa değerlerine kıyasla oldukça düşüktür. Ancak, Çin ve Asya'daki bu şirketler, bölgesel ekonomik büyüme ve teknoloji inovasyonu açısından önemli bir rol oynamaktadır.

Asya'nın en büyük şirketlerinden biri olan Tencent'in piyasa değeri yaklaşık 460 milyar dolar, Samsung'un ise 373 milyar dolar civarındadır. Bu rakamlar, FAMANG şirketlerinin piyasa değerlerine kıyasla daha düşük olmasına rağmen, Asya'nın ekonomik büyüklüğü ve teknoloji sektörü üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. Çin'in toplam GSYİH'si yaklaşık 17.7 trilyon dolar, Japonya'nın ise 5 trilyon dolar civarındadır, bu da Asya'nın ekonomik gücünü ortaya koymaktadır.

FAMANG, Asya ve Avrupa Ekonomisi Kıyaslaması

Aşağıdaki grafik, FAMANG şirketlerinin piyasa değerlerini Çin, Japonya ve Avrupa'nın en büyük şirketlerinin piyasa değerleri ile kıyaslamaktadır. Bu karşılaştırma, bu bölgeler arasındaki ekonomik büyüklük ve teknoloji sektörünün önemini ortaya koymaktadır.




Grafik 1: FAMANG, Asya ve Avrupa Şirketlerinin Piyasa Değerleri Kıyaslaması (2024)

Türkiye Ekonomisi ile FAMANG Kıyaslaması

Türkiye'nin en büyük şirketleri, genellikle finans, enerji ve sanayi sektörlerinde faaliyet göstermektedir. Türkiye'nin en büyük şirketlerinden biri olan Borsa İstanbul'un piyasa değeri yaklaşık 75 milyar dolar, Koç Holding'in piyasa değeri yaklaşık 27 milyar dolar ve Garanti BBVA'nın piyasa değeri yaklaşık 15 milyar dolardır. Bu değerler, FAMANG şirketlerinin piyasa değerlerine kıyasla oldukça düşüktür.

Türkiye'nin toplam gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH) yaklaşık 720 milyar dolar civarındadır. Bu da, FAMANG şirketlerinin toplam piyasa değerinin yaklaşık yirmide biri kadar bir değere sahip olduğunu göstermektedir. Türkiye'nin ekonomik büyüklüğü, FAMANG şirketlerinin piyasa değerleri ile kıyaslandığında oldukça düşük kalmaktadır. Ancak, Türkiye'nin bölgesel ekonomik büyüme ve sanayi sektörü üzerindeki etkisi göz ardı edilemez.

Aşağıdaki grafik, FAMANG şirketlerinin piyasa değerlerini Çin, Japonya, Avrupa ve Türkiye'nin en büyük şirketlerinin piyasa değerleri ile kıyaslamaktadır. Bu karşılaştırma, bu bölgeler arasındaki ekonomik büyüklük ve teknoloji sektörünün önemini ortaya koymaktadır.





Grafik 2: FAMANG, Asya, Avrupa ve Türkiye Şirketlerinin Piyasa Değerleri Kıyaslaması (2024)

 

Geleceğe Bakış

Futuristik Yaklaşımlar ve Teknolojiler:

FAMANG şirketlerinin gelecekteki büyümesi, ileri teknolojilere ve yeniliklere dayanmaktadır. Yapay zeka, robotik, kuantum bilişim ve biyoteknoloji gibi alanlarda yapılan yatırımlar, bu şirketlerin önümüzdeki yıllarda da büyümeye devam etmesini sağlayacaktır. Örneğin, Apple'ın AI tabanlı hizmetleri ve ürünleri, Microsoft'un kuantum bilişim alanındaki çalışmaları ve Nvidia'nın AI çipleri, bu şirketlerin gelecekteki başarılarını pekiştirecektir.

Ekonomik ve Sosyolojik Etkiler:

FAMANG şirketlerinin hızlı yükselişi, ekonomik ve sosyolojik olarak büyük etkiler yaratmaktadır. Bu şirketlerin büyümesi, iş gücü talebini azaltmakta ve işsizlik sorunlarını derinleştirmektedir. AI ve otomasyon teknolojilerinin iş dünyasında yarattığı dönüşüm, işsizliği artırma potansiyeline sahiptir. ABD'de işsizlik oranları pandemiden sonra belirli bir düzeyde stabil kalsa da, iş gücü piyasasında yapısal değişiklikler gözlemlenmektedir.

Gelecekteki Zorluklar:

FAMANG şirketlerinin SP500 endeksindeki ağırlığı, gelecekteki ekonomik ve finansal trendleri belirlemede büyük bir rol oynamaktadır. Bu firmaların inovasyon kapasiteleri ve AI teknolojilerine yaptıkları yatırımlar, gelecekteki ekonomik büyümenin itici gücü olacaktır. Ancak, bu gelişmelerin toplumsal etkileri dikkatle izlenmeli ve bu firmaların topluma olan katkıları göz ardı edilmemelidir.

Sonuç

FAMANG şirketleri, teknoloji ve dijital dönüşümün öncüleri olarak büyük bir ekonomik güç haline gelmiştir. Bu şirketlerin başarısı, geniş bir inovasyon kapasitesi, büyük yatırımlar ve güçlü pazarlama stratejilerinden kaynaklanmaktadır. Ancak, diğer ülkelerin ve bölgelerin bu seviyelere ulaşamamasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır.

FAMANG şirketleri, Ar-Ge'ye büyük yatırımlar yaparak teknolojik yeniliklerde öncü rol oynamaktadır. Diğer ülkelerdeki şirketler genellikle bu kadar büyük bütçelere sahip olmadıkları için aynı seviyede inovasyon yapamamaktadır.ABD, büyük ve gelişmiş bir teknoloji pazarına sahip olduğu için FAMANG şirketleri bu avantajı kullanarak hızlı büyümektedir. Diğer ülkelerdeki pazarlar genellikle daha küçük ve sınırlı olduğundan, benzer bir büyüme potansiyeline sahip olamamaktadır. ABD, teknoloji şirketleri için nispeten esnek bir düzenleyici ortama sahipken, diğer ülkelerdeki sıkı düzenlemeler ve bürokrasi, inovasyon ve büyümeyi yavaşlatmaktadır.FAMANG şirketleri, geniş finansal kaynaklara ve küresel sermaye piyasalarına kolay erişime sahiptir. Diğer ülkelerdeki şirketler ise genellikle bu kadar geniş finansal kaynaklara ulaşmakta zorlanmaktadır. ABD, dünya çapında en iyi üniversiteler ve eğitim kurumlarına sahip olup, bu kurumlar teknoloji sektöründe çalışacak yetenekli bireyler yetiştirmektedir. Diğer ülkelerde ise eğitim sistemleri genellikle bu seviyede yetenek üretmede yetersiz kalmaktadır.Diğer ülkelerin FAMANG seviyelerine ulaşması, mevcut koşullar göz önüne alındığında oldukça zordur. Bunun temel nedenleri arasında:Teknolojik yeniliklerde öncü olabilmek için sürekli yüksek Ar-Ge yatırımları gerekmektedir, bu da büyük finansal kaynaklar gerektirir.FAMANG şirketleri, küresel ölçekte rekabet eden ve pazar payını domine eden şirketlerdir. Diğer ülkelerin şirketlerinin bu rekabette öne çıkması zor olmaktadır.FAMANG şirketleri, güçlü bir dijital ekosisteme sahip olup, bu ekosistemin dışında kalan şirketlerin bu seviyeye ulaşması zorlaşmaktadır.ABD, gelişmiş bir teknolojik altyapıya sahipken, diğer ülkelerde bu altyapının eksikliği büyümeyi kısıtlamaktadır.

Sonuç olarak, FAMANG şirketlerinin başarısı ve bu seviyelere ulaşamayan diğer ülkelerin durumu, ekonomik ve sosyal dinamiklerin bir sonucudur. Gelecekte bu farkın kapanması için diğer ülkelerin eğitim, Ar-Ge ve düzenleyici ortamlarını geliştirmeleri gerekmektedir. Ancak, bu süreç uzun vadeli ve zorlu bir yolculuktur.

7 Haziran 2024 Cuma

Minsky Anı

Başlığı böyle seçmemin nedeni ünlü ekonomist H. Minsky'nin kendi ismiyle  "Minsky Anı"olarak da anılan teorideki anlatımların şu anda Türkiye'nin geleceği ile ile ilgili bize fikir vermesi amaçlı. 

Bu teori neyi anlatıyor ;

  • Minsky anı, sürdürülemez bir yükseliş dönemini tanımlayan spekülatif faaliyetlerin yol açtığı piyasa çöküşünün başlangıcıdır.
  • Minsky anları genellikle uzun bir büyüme döneminden sonra ortaya çıkar ve bu da sonuçta fiyatların yükselişi durduğunda aşırı oynaklığa yol açar.
  • Bu anlara nasıl geldiğimizi anlamak için Minsky, kapitalist piyasalarda üç tip kredi aşamasını tanımlıyor: hedge, spekülatif ve saadet zinciri modelleri.
  • Minsky, bu tehlikeli olayları "paranın yönetim kapitalizmi" olarak adlandırdığı bir kapitalizm biçiminden kaynaklandığını söylüyor. 
Yani aşamalardan hangisindeyiz önce bu 3 tip kredi aşamasını inceleyip görelim ,hedge aşamasında borçları nakit veya eldeki gelirlerle ödemek mümkündür. Kredilerinin ana parasini ve faizini ödemeye insanlar hazırdır. Spekülatif aşamada ise kredilerinin faizini hâlâ ödeyebilirler ancak anaparayı sürekli olarak yenilemek zorundadırlar. Bu noktada ana paralarını karşılamak için yeniden durumu finanse edebilecekleri veya borç alabilecekleri varsayımına (veya umuduna) güvenmekten başka seçenekleri yoktur. Saadet zinciri aşamasında ise insanlar borçlarını yalnızca borçlarını artırarak veya ödünç aldıkları varlıkları acil satış fiyatlarından satarak ödeyebilirler çünkü çoğu aynı konumdadır ve piyasa sizin satmanız gerektiğini bildiğinden size pazarlık pozisyonu vermez. Borçluların, kredilerinin anapara veya faiz ödemelerini karşılamaya yetecek kadar nakitleri yoktur. Artık yalnızca varlıklarının değer kazanmasına veya borç verenlerin ek fon sağlama istekliliğine güvenebilirler. 

Bu aşamaları şimdi yaşanan gelişmeler ile düşünüp sentez kuralım ,şu anda konut veya araba fiyatlarındaki ani düşüş malumumuz, banka kredileri çok yüksek ve krediye ulaşım bir hayli zor, kur seviyesi yüksek ve enflasyon bir hayli fazla ki insanlar tasarruf oluşturamıyor ve borçlarını döndüremiyor.

Bu arada bir de devletin açıkladığı verilere baktığımızda yüksek cari açık görüyoruz ki cari açığın kapanması için önce TL değersizleştirildi ancak üretim modelleri büyümenin suni olmasından dolayı harekete geçemedi haliyle sıcak para gerekti, bu sıcak para içinde değerli TL modeli uygulanıyor, bunu enflasyonu azaltmak için sıcak para girişi ile carry trade'e imkan vermek için yapıyor. Modeldeki gibi düşünürsek esasında sürdürülemez bir ekonomik büyümenin(suni büyüme) sonucunda piyasa çöküşünün engellenmesi için yapılan geçici çabalar görüyoruz. Ani duruş anı zaten hanehalkı için gerçekleşmiş durumda alım gücü seviyesinin çok altında ücretler ile yüksek enflasyon,yüksek faiz ve yüksek kur ile karşı karşıya. Firmalar içinse bankalar ve haliyle devlette eskisi gibi kredi musluklarını açamadığından bir dizi iflaslar serisi olası. Bu durumdan dolayı belirsizlik ve karamsarlık yayıldıkça yatırımlar daha da azalacak ve çarpan etkisi yoluyla, daha kötüsü geldiğinde (ki gelecek) gelir ve talep iyice çökecektir. 

Minsk anından sonra çözüm yolları tabi ki var ancak bu hükümet ile imkansız çünkü zaten yapıyı bozanlar kendileri.  Yine de çözüm anında olacakları da yazayım. 
  • Finansal düzenleme : Finansal kurumların ve piyasaların daha sıkı gözetimi gereklidir.
  • Mali teşvik : Hükümet, durgunluk sırasında toplam talebi canlandırmak için harcamaları artırmalı ve vergileri azaltmalıdır.
  • İstihdam yaratma : İstihdam yaratmak ve toplam talebi artırmak için çeşitli kalkınma projeleri yaratmalidir.
  • Son çare : Merkez bankası,  çöküşü önlemek için piyasalara likidite sağlamalıdır.Haliyle IMF den kredi alınması gerekiyor.
  • Borcun yeniden yapılandırılması : Faiz oranlarının düşürülmesi veya kredi vadelerinin uzatılması gibi temerrüt ve iflasların önlenmesi için borcun yeniden yapılandırılması gerekecektir. Kimleri kurtarması gerektiğine de bu aşamada karar verilecektir.