Küresel Ekonomi, Resesyon ve Tahvil İlişkisi ve Sonuçları
ABD ekonomisinde getiri eğrisi yine tersine döndü. Hazine
bonolarına ilişkin kupon ödemeleri, uzun vadeli tahvillere ödenen faizi
aştığında sonuç ters getiri eğrisi oluyor. Bu alışılmadık trend 2020'de başladı
ve 2023'ün sonuna yaklaştığımız bu günlerde de tekrar ediyor. Ters getiri
eğrileri geçmişte ekonomik durgunluklardan önce yaşanmıştı ancak bu güne kadar
sorunlar geçiştirilerek şekilde ilerledi. Yatırımcılar, daha yüksek faiz geliri
elde etmek için parayı daha uzun süreli yatırmak yerine, kısa vadeli borçlanma
araçlarından daha yüksek getiri elde etme olanağını tercih ederler. Bu,
"tersine çevrilmiş getiri eğrisi" olarak bilinen şeydir. Benzeri
görülmemiş bir durum değil, ancak ortaya çıkması nadirdir. Getiri eğrisinin
tersine dönmesi, ekonomistler ve yatırımcılar tarafından ABD ekonomisi için bir
uyarı sinyali, potansiyel olarak resesyonun habercisi olarak değerlendiriliyor.
2022'nin başlarında getiri eğrisi normale dönmüştü. 2022’den
sonra tekrar tersine döndü ve o zamandan beri de ters durumda kaldı. Sorumuz,
getiri eğrisinin yaklaşmakta olan bir resesyona doğru şekilde işaret etme riski
hâlâ mevcut mu ve yatırımcılar buna nasıl tepki vermeli?
Tersine çevrilmiş getiri eğrisi nedir sorusu ile başlayalım.
Getiri eğrisi kavramı farklı vadelerdeki tahvillerle başlar ve çoğunlukla ABD
Hazine tahvillerinin getirilerine dayanır. Bunlar, yalnızca vadeye kalan süreye
göre farklılık gösteren, eşit kredi kalitesine sahip tahvillerdir (hepsi ABD
hükümetine olan güven ve buna dayalı kredibilitesi ile desteklenmektedir).
Getiri eğrisini görüntülemenin basit bir yolu, üç ay, iki yıl, beş yıl, 10 yıl
ve 30 yıl vadeli ABD Hazine tahvillerinin mevcut faiz oranlarına veya
getirilerine bakmaktır. Yatırımcılar genellikle paralarını daha uzun süre
yatırdıklarında daha yüksek getiri talep ederler. Buna, tahvil vadeleri
uzadıkça getirilerin eğri boyunca arttığı normal bir getiri eğrisi denir.
Ekim 2022'nin sonlarında, 3 aylık Hazine bonosunun getirisi
10 yıllık Hazine tahvilinin getirisinin üzerine çıktı. 2022'nin sonlarına doğru
bu tersine dönüş daha da belirginleşti ve 2023'te fark iyice genişledi. 3 ay
vadeli Hazine bonosu faiz oranları şu anda 10 yıl vadeli Hazine tahvillerinden
yaklaşık %1,1 daha yüksek.
Mevcut tersine dönüş büyük ölçüde Federal Rezerv'in (Fed)
eylemlerine bağlanabilir. Enflasyon, 2021 ve 2022'de önemli bir sorun olarak
ortaya çıktığında Fed, fiyat istikrarını koruma göreviyle kontrol ettiği kısa
vadeli federal fon hedef oranını önemli ölçüde artırmaya başladı. 2022 başında
yüzde 0'a yakın seyreden Fed politika faizi, 16 aylık dönemde yüzde 5,25
artırıldı. Fed'in faiz oranlarını arttırması ile birlikte, tahvil piyasasında
bozulma netleşti. Kısa vadeli bono getirileri (3 ay ila 2 yıl aralığındaki
Hazine bonoları), uzun vadeli Hazine tahvillerinin (10 yıllık ve 30 yıllık
tahviller gibi) getirilerinden önemli ölçüde daha hızlı arttı. Bu eğilim,
Fed'in, enflasyonun 2022 ortasındaki zirveden bu yana önemli ölçüde azalmasına
rağmen, 2024 yılına kadar politika faizini daha yüksek tutacağını belirtmesiyle
de devam ediyor.
3 aylık ve 10 yıllık Hazine tahvillerinin getirilerinin
tersine dönmesinin bazı endişelere yol açtığına inanıyorum. Daha yüksek bir
maliyete yol açıyor. Bu net bir tespittir. Kısa vadeli faiz oranları bu kadar
yüksek olduğundan, ödünç alınan sermayeyi yeni ekipman ve tesislere veya ilave
çalışanlara yatırırken karşılığını almak daha zor olduğundan, şirketler
borçlanma konusunda giderek daha isteksiz hale geldiğini görüyoruz. Ancak şu
ana kadar derin bir yavaşlamanın henüz yaşanmamış olması, şirketlerin borçlanma
ihtiyacının çok da yüksek olmadığının göstergesi olabilir. Genel olarak
bakıldığında şirketler, borç yükleri söz konusu olduğunda henüz sıkıntı
belirtileri göstermiyor ve bilançolarını korumaya devam ediyor. Banka kredileri
sıkılaşırken, bunun resesyona işaret edecek bir hızda olup olmadığı henüz net
değil.
Son verilerde, işsizlik oranının %4'ün altında kaldığını
gösteriyor. Bu noktaya kadar, işgücü piyasasının gücüyle desteklenen istikrarlı
tüketici harcamaları, ekonominin büyüme yörüngesinde tutulmasına yardımcı oldu.
Tüketiciler tasarruflarını harcamış ve daha fazla borç almış olsalar bile,
işgücü piyasasında ücret artışları tüketicilerin sağlam bir harcama temposunu
sürdürmelerine olanak sağlamak için yeterli düzeyde seyrediyor şimdilik.
Genel olarak tahminlerin en iyimser tarafta olduğunu
görüyoruz. Ancak dünyadaki işsizlik rakamlarındaki gidişat ve PMI
rakamlarındaki küçülmeler bize çok daha kötüsünün yaşandığını söylüyor. 1929
büyük buhranından önceki gayrimenkul krizleri ile 2008 yılındaki mortgage
kredilerinde yaşanan balonların patlaması arasındaki fark sadece dijitalleşmiş
türev ürünlerin ahlaksızca Wall Street tarafından şişirilmesinde saklıydı.
Bunun hakkında daha önceki incelemelerimde de defalarca belirtmiştim. Günümüzde
2008 ekonomik krizi bitti yalanını 15 yıldan fazladır söylemeye devam ediyor.
Şimdi bu gözle büyük buhran ile günümüzde yaşanan 2.
versiyonuna baktığımızda dünya ekonomisinde küçülmeye sebep olduğunu ve şu anda
da söylenen dünya ekonomik küçülme tahminlerinin şu anki işsizlik rakamlarıyla
uyumsuz olduğunu ve sistemik gelişen (doğrudan tüm ekonomilere yayılan) krizin
dünyadaki tüm ekonomilere uğradığını görüyoruz. Büyük buhran zamanlarında net
kreditör olan ABD, yine aynı şekilde günümüzde de FED vasıtası ile benzeri swap
pencereleri ile ihtiyacı olan ülkelere yardımlar yapıyor. Geçmişte hesapsızca
vermiş olduğu kredileri alamayan ABD, yine aynı şekilde bu kredileri alma
yolunda sıkıntılar yaşıyor. Ayrıca gümrük duvarları koyma ve yeni ticaret
yolları yaratma anlayışıyla Çin ve Hindistan arasındaki gerilimi artırma gibi
politik gelişmelerde öncülüğünü yapıyor. Ayrıca enerji piyasasında Rusya
kaynaklı büyük oynaklıklar yaşanıyor. Daha önce "pacman krizi" olarak
bahsettiğim bir olgulamam vardı; sistemin açığının bulunduğu yapıdan
bahsederken sermayenin milli gelirin tamamını yutma tehlikesinden bahsetmiştim.
Bunda zaten şu anki lider yapıların sağ olarak tarif ettiğimiz siyasi yapıdan
gelmeleri de bu tehlikelerin varlıklarını arttırmaktadır.
Sonuç olarak, insanlığın önümüzdeki 10 yıl boyunca büyük
sıkıntılara gebe bir döneme girdiğini söylendiği şekilde bir toparlanmanın uzun
süre oluşamayacağını çünkü üretim ve tüketim tarafındaki zincirlerin kırıldığını,
arz ve talep şoklarının etkisinin öyle kısa sürede çözülmesinin zor olduğunu
söyleyebilirim. Ekonomik krizlere sadece ekonomi açısından değil, sosyal hatta
politik açıdan da bakılması gerektiğini dilim döndüğünce getiri eğrisi
üzerinden anlatmaya çalıştım. Riskli varlıklara olan yatırımcı güveninin daha
güvenli varlıklara kaçacağı bir sonuçta bu bağlamda yatırımcı davranışı olarak
vuku bulması beklenmelidir.