Hakkımda

Fotoğrafım
ENAG(Enflasyon Araştırma Grubu) kurucu üyesi,Msc. Bankacılık ve Finans, Planlama Mühendisi,PMI® (Project Management Institute Member), Mühendisler için Python Programlama ve Uygulamalari kitabının yazarı. "Rusya’nın buzullarından, Güney Asya’nın tropikal iklimlerinden, Körfez ülkelerinin çöllerinden geçmiş bir ‘Dünyalı’…"

26 Aralık 2019 Perşembe

Elektriksiz Üretim; Bir Yeni İnovasyon Mu?

Son dönemde inovasyon ile  ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor bu sayede elektriksiz imalat sanayi çok yol aldı. Haliyle günden güne düşen bir elektrik üretimi ve tüketimi görmekteyiz. Yenilenebilir enerjilerden ziyade enerjisiz üretim literatüre yeni giren bir kavram. Yoktan var olan , potansiyel enerji ve kinetik enerji çevirimini yıkan yeni bir bilişim teknolojisi örneği... Şimdiye kadar yazdığım kısmı ben demiyorum ,elektrik üretimi verilerini aylık bültenlerden kaldıranlara aslında sormalı böyle bir şey mümkün müdür? diye .Çünkü bir kıyaslama yapmak adına elimizde doğru datalar olmadığı için bu tarz bilimden uzak yorumlara da mahal veriyorlar!

İşin latifesi tabi ki enerjisiz üretim gibi bir şey mümkün değil. Ancak elimizdeki verilere göre en azından ulaşabildiğimiz verilere göre az sonra anlatacağım durumlar tam da bizi bu trajikomik eksende yorum yapmaya zorluyor.

2018-2019 elektrik üretim ve tüketim verileri tablosuna baktığımda gördüğüm ilk durum geçen yıla göre bu yılı kıyaslar isek elektrik tüketiminde -%1,5'lik bir daralma görülüyor.(https://www.haberturk.com/elektrik-tuketimi-dusmeye-devam-ediyor-2545555-ekonomi) Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere sanayimizin 1. en büyük ihtiyacı olan elektrik üretimi ve ayrıca tüketiminde daralma görülüyor. (Verilerde ağustos sonrası için genel aramalarım ile bulduğum veriler yer almaktadır. Normalde dışa ihraç edilenler veya ithal edilenlerin arasındaki fark kadarı hesaptan mahsup edilir.)Ancak Enerji İşleri Genel Müdürlüğü aylık bültenlerinde(https://www.eigm.gov.tr/tr-TR/Istatistik-Raporlari  ) 2019 ağustos sonrası verilerine yayınları yapmadıklarından dolayı bakamadığımız için Türkiye Elektrik İletim A.Ş. verilerinden faydalanarak ( https://www.teias.gov.tr/tr/elektrik-istatistikleri) afaki olarak sonraki değerleri tanımlamış olduk. Çünkü tüketim verileri kendilerinde yer almamakta ve ürettiği kadar tüketildi mantığından yola çıkılmaktadır.
2018-2019 Elektrik Üretimi ve Tüketimi Kıyas Tablosu

Elektrik üretimi ve tüketimi düşerken bir de sanayi üretim endekslerinde ne olduğuna bakıp sebep sonuç ilişkisi kurmaya çalışalım. Ama öncesinde bunun ne anlamada geldiğini ifade edelim.

Sanayi Üretim Endeksi ve Hesaplaması 

Sanayi üretim endeksi,sanayi sektörünün üretim faaliyetlerindeki artış ya da azalışın yıllar itibari ile karşılaştırmalı olarak izlenmesini sağlayan bir göstergedir. Sanayi üretim endeksi hesaplamasına;madencilik ve taş ocakçılığı,imalat,elektrik,gaz,buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtım sektörleri katılmaktadır. Bu sektörlerin endeksi içindeki ağırlıkları farklıdır. En büyük ağırlık imalat sanayi sektöründedir. Bu endeks bize ekonominin en önemli sektörlerinden birisi olan sanayi sektörünün büyümesiyle ilgili bilgileri vermekte, geleceğe ilişkin tahminler yapmamıza olanak sağlamaktadır. (Kaynak: Ekonominin Temelleri- Dr. Mahfi Eğilmez)

Haliyle elektrik üretimindeki ve tüketimindeki oynaklıklar sanayi sektörüne direkt olarak yansımaktadır. Elektrikte oluşan daralma sanayi sektörünün geleceği ve bugünü hakkında
bize data seti sunduğu için dolaylı olarak sanayi firmalarının borsadaki hisse fiyatlarına da etkimektedir.

2019 Sanayi Üretimi verileri ve Elektrik Üretimi Farkı tablosu(Kaynak; https://tr.tradingeconomics.com/turkey/industrial-production-mom)

Genelde elektrik farkının negatif olduğu dönemlerde sanayi üretim verilerinde negatif seyir var iken pozitif olduğu dönemlerde ise s.ü.v'lerinde bir toparlanma görülmektedir. Ancak korelasyonun tam olarak ne boyutta olduğu verilerin daha açık ve şeffaf  olarak sunulması ile bulabileceğimiz durumlardır. Tablodaki korelasyonu yorumlamak ise siz değerli okuyucularımızın takdirine kalmıştır. Elektrik tüketimi daha önce de habertürk gazetesinde de belirtildiği gibi azalırken sanayi üretim verilerinde gözlemlenen artışı da yine siz değerli okuyucuların takdirine kalmıştır. (Not: Şubat ayında olduğumuz için sanayi verileri açıklandı ve son verileri güncel olarak girdik.)

Ek Not;İmalat sanayi kapasite kullanım oranı da bu arada bugün açıklanan verilere göre bir önceki aya göre düşmüş durumda. Aşağıda kapasite kullanım oranı grafiği de bulunmaktadır. (Kaynak: https://www.dunya.com/ekonomi/sanayide-kapasite-kullanim-orani-geriledi-haberi-459387)




23 Aralık 2019 Pazartesi

Futbol Takımlarımız Neden Avrupa Takımlarından Fark Yiyor?

Hayata bakış açım mühendislik eğitiminin vermiş olduğu diyalektik mantık( sebep-sonuç) ilişkilerinden dolayı her zaman matematik ve fizik bilimlerinin doğrultusunda düşünmeme sebep oldu, sonrasında almış olduğum finans eğitimi ve veri yani data analizi ile ekonomik kırılımların yarattığı etkilere kafa yorarken de bu bağlamda bütünleşik bir düş dünyası oluşturdum. Hobi olarak da futbolla ilgilendiğim için bu yazıyı yazma gereği duydum ki ülke futboluna bir katkımız olabilsin istedim. Şimdiden iyi okumalar...

Günümüzde iktisatçılar insanlığın zaaflarını hesaba katan bütünleşik teoriler doğrultusunda çok özel yaklaşımlarda bulunuyorlar. Bu teorilerden bence en önemlilerinden biri Michael Kramer'in ''The O-Ring Theory of Economic Development''. Teoriye göre dünya ülkeleri gayri safi milli hasılalarına göre 3 kümeye ayrılıyor.ABD,İngiltere ve batı Avrupa,Güney Kore,Avustralya en üst kümede yer alırken, Küme düşen Rusya,bir üst kümeye çıkan Çin,Hindistan ve Brezilya ve diğerleri ikinci kümede;Honduras,Endonezya ve Afrika'nın büyük kısmı, orta Amerika ve güneydoğu Asya ise yoksul olan 3. küme ülkeleri oluyorlar.

The O-Ring Theory
Peki bunun futbolla ne alakası var ? Bir lig sistemi olarak düşünürseniz ve kafanızda canlandırabilirseniz bu yapıyı şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Üst kümelere çıktıkça maaşlar ve üretkenlik artıyor,farklı meslek grupları arasında da pozitif bir korelasyon kuruluyor haliyle zengin ülkeler gelişmiş ürünler konusundaki ustalaşırken daha büyük firmalara sahip oluyorlar ve verimlilik ücreti dediğimiz şeye daha fazla yatırım yapıyorlar. Şirketler benzer beceri ve niteliklere sahip olan çalışanları istihdam etmiş olduklarından bu yapıyı sürdürebilir kılıyorlar. Teoriye göre bir birey tarafından yapılan tek bir hata veya kusurlu hareket sonucunda bütünde ciddi şekilde zararlar oluşuyor. Yani bu hataların başlangıçta göz ardı edilebilir oranı giderek katlanabilir halde artıyor haliyle sonuçları da vahim oluyor. Bu durumu futbolu nasıl etkiliyor derseniz de takımdaki 10 oyuncu yüzde yüz verimle çalışırken birinin veriminin %30 olması tüm süreçteki verimliliğin %30 a (yüzdeler çarpılarak elde edilen oran toplanarak değil de katlanarak artan bir yapı)gelmesine sebep oluyor. Şirket olarak bakarsanız bu durumda şirket iflas ederken takımın küme düşmesi ihtimali muhtemel bir sonuç oluyor.

İngiltere 1. ligindeki futbolcu maaşları 2. ligin 2 katı iken Championship'teki futbolcu maaşları ise 1. ligin 3 katı ve Premier League'teki maaşlarda 1. ligdekinin 5. katı olarak ödeniyor. Haliyle korelasyon var demiştik diğer meslek grupları ile yani 2. ligteki bir kulüpte çalışan sayısı 25-30 iken Premier  League'teki bir kulüpte çalışan sayısı ise 350'leri buluyor. Bize uyarlarsak 3. ligteki bir kulüpte fizyoterapi 3-5 buz torbası ile bir kaç yara bandı ile yapılırken Liverpool'da bir spor bilimleri müdürü,bir fizik ve kondisyon müdürü,bir fizik tedavi müdürü bunların altında çalışan 3-4 fizyoterapist ve fitness koçları bulunmaktadır.

Yazılım ve teknoloji üreten zengin ülkeler nasıl kendi organizasyonlarına ve teknolojilerine sermaye yatırımı yapıp konumlarını taklit edilemez bir duruma sokuyorlarsa bu futbolda da farklı değil. Zengin kulüpler çok daha fazla beşeri sermaye kullanıyorlar ve sonuçlarını alıyorlar. Aşağıdaki tabloda en büyük 20 futbol takımının gelir sıralamaları bulunuyor;

Deloitte Top 20 Listesi

Zengin kulüpler bilgi teknolojilerine ,gelişmiş veri tabanlarına,antrenman,fizik kondisyon ve rehabilitasyon ekipmanlarına ve tesislerine milyonlar harcar iken bizim kulüplerimizin bu kulüplerle mücadele etmesi imkansız hale geliyor. En basitinden bir Premier League kulübünün kendine ait sürekli dolan bir stadı var, on adet gerçek boyutlarda çim sahalara sahipler,tam teçhizatlı ağırlık salonları,son teknoloji fizyoterapist odaları tedavi havuzları varken bunlar çok büyük dediğimiz kaç kulübümüzde mevcut? Kıyaslayamayız bile. Dünyanın her yerinde faaliyet gösteren 50 tane scout ve video analistine sahip olan bu kulüpler en parlak yetenekleri anında bulurken sizin böyle bir yapısı olmayan ya da 1-2 kişi ile bu işleri yürüten(Genellikle birisi hem rakipleri inceliyor hem scouting yapıyor hemde video analizleri yapıyor) Süper lig dediğimiz yapıda bulunan kulüplerle şampiyonlar ligi rüyalarını görmeyi geçtim yakında şampiyonlar ligine katılamama riskinin çokça olduğunu dürüstçe belirtmek gerekir. Ülke ekonomimiz gibi futbol kulüplerimizde borç batağı içindeler. Böyle sermaye yatırımlarına yakın zamanda para ayırmadıkları için zaten ileri dönemde bu yapıları kurmaları da imkansız hale gelecek.
Premier League Gelir ve Maaş Ortalamaları


Sonuç olarak Paris takımının gelip Galatasaray'a 5 atması, Liverpool takımın gelip Beşiktaş'a  8 atması veya Manchester City takımının gelip Fenerbahçe'ye yine fark atması normal sonuçlar olarak alışmamız gereken durumlar. Çünkü beşeri ve yapısal sermaye bu borç yapısıyla döndürülemez durumda ve adamların bu imkanları var iken aynı şekilde mücadele etmeyi düşünmek bile saçmalıktır. En iyi oyuncularla en iyi tesislerde en iyi imkanlarda en iyi koçlarla ve en iyi rekabet ortamında yarışan bu kulüpler ile önümüzdeki dönemde farkın ne kadar açıldığını daha da net anlayınca kulüplerin günlük transfer politikalarını, liyakatten yoksun yönetemeyicilerini ve güçsüz finansal yapılarını konuşmaya başlarız belki. Genç nüfus bu kadar fazla iken ve yetenekli iş gücüne sahip iken bu altyapı hamlesini başlatmak ve gelirleri arttırarak bu ülkelere gelir olarak yaklaşmak aynı zamanda futbolda olduğu gibi genel ekonomimizin ortak sorunudur.